• No results found

Kiara Windrider-Aydınlanma Fenomeni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kiara Windrider-Aydınlanma Fenomeni"

Copied!
98
0
0

Loading.... (view fulltext now)

Full text

(1)

Kiara Windrider - Aydınlanma Fenomeni

Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI:

www.kitapsevenler.com

Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar...

Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaşıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki

tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla

ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuşan "Braille Not Speak", kabartma ekran

vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak şekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik

karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki

e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düşüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük

esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaşlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin

istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirşekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz.

Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir.

www.kitapsevenler.com

web sitesinin amacıgörme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek ve kitap okuma alışkanlığını pekiştirmektir.

Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum. Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaşıldıkça

pekişeceğine inanıyorum.Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve

yaptıkları katkılardan ötürü teşekkür ediyorum. Bilgi paylaşmakla çoğalır.

Yaşar MUTLU İLGİLİ KANUN:

5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders

kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa

hiçbir ticarî amaçgüdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kişi tek nüsha olarak

ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi

bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir şekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz.

Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur."

bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiştir. Kitabı Tarayan ve Düzenleyen Arkadaşa

çok çok teşekkür ederiz. Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iştir. Ne mutlu ki, bir görme

engellinin, düzgün taranmış ve hazırlanmış bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaşabilmek

tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaşabilmek için bir kitabınızı tarayıp,

(2)

Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düşünebilirsiniz.

Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz.

Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz...

Teşekkürler.

Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaşayanlara. Not sitemizin birde haber gurubu vardır.

Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı kitapsevenler@gmail.com

Adresine göndermeniz gerekmektedir. Grubumuza üye olmak için

kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com

adresine boş bir mail atın size geri gelen maili aynen yanıtlamanız yeterli olacaktır.

Grubumuzdan memnun kalmazsanız,

kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com

adresine boş bir mail gönderip, gelen maili aynen yanıtlayarak üyeliğinizi sonlandırabilirsiniz.

Daha Fazla Seçenek İçin, grubumuzun ana sayfasını http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr Burada ziyaret edebilirsiniz.

saygılarımla. Tarayan Serhat

Kiara Windrider - Aydınlanma Fenomeni AYDINLANMA FENOMENİ

Altın Çağ'm Doğuşu Kiara Windrider

Çeviren: Semra Ayanbaşı AKAŞA

Kitabın Orijinal Adı: Fire from Heaven

Copyright © 2005 Kiara Windrider Bu Kitabın Türkiye'deki yayın hakları Akaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti. 'ne aittir.

Dizgi: Bilginler Baskı: Avcı Ofset

Kapak Resmi: Daniel Holernan Kapak Baskısı: Santra Ajans Cilt: Evren Ciltevi

Film: Güven Grafik ISBN: 975-6793-67-8 AJKAŞA

Yayın Dağıtım Tanıtım Ltd. Şti.

Lamartin Cad. No:40 Asma Kat Taksim I istanbul Tel: (0212) 235 99 73 - Faks: 235 99 70

http://www.akasa.com.tr ikinci Basını İstanbul, 2006 içindekiler

Altın Çağ Vakfı Üyelerinin Önsözü / 5 Barry Martin'in Sunuşu / 7 Giriş/11 I. Kısım - Aydınlanma Yolculuğum /17

1. Bölüm - Arayış /19

2. Bölüm - Bhagavan ile Karşılaşma / 27 3. Bölüm - Süreç Başlıyor / 35

4. Bölüm - Zihnin Lağımları / 41 5. Bölüm - Çoklu Kişilik / 49 6. Bölüm - Zihin Mücadelesi / 57 7. Bölüm - Bırakmak / 62

8. Bölüm - Bitiş Çizgisini Geçiş / 68 9. Bölüm - Amma ile Darşan / 77

10. Bölüm - Kozmik Bilinç / 80 11. Bölüm - Muktedir Kılınmak / 87

(3)

12. Bölüm - Aydınlanmadan Sonraki Yaşam / 91 II. Kısım - Diğer Aydınlanma Deneyimleri / 99 13. Bölüm - Grace /101

14. Bölüm-Barry/l 10 15. Bölüm -Mitchell/117 16. Bölüm - Freddy /123

III. Kısım - Kolektif Aydınlanma Yolculuğumuz /129 17. Bölüm - Mukti Avatarları /131

18. Bölüm - Mucizeler /141

19. Bölüm - Öğretilerin Özeti / 148 20. Bölüm - Dîkşa ve Beyin /156

21. Bölüm - Aydınlanma Yolculuğu /164 22. Bölüm - Altın Çağın Vizyonu /172 IV. Kısım - Bhagavan ile Söyleşi /179 Ekler:

Ek 1: Sonsuzluğa Açılan Kapı / 201 Ek 2: Aydınlanma ve Beyin / 210

Ek 3: Ruhun Karanlık Gecesi ve Beyinbilimi / 219 Ek 4: Bir'liğe Yolculuk - Semra Ayanbaşı / 225 Lügatçe / 235

önsöz

Yazan: Altın Çağ Vakfı'nın Üyeleri

Eğer eski zamanın mistiklerine ne olduğunu merak ediyorsanız, bu kitap bunun yanıtını verecektir. Bu sizin ve bizim gibi bir insanın, hepimizin olmak istediği yere götürülmüş bir insanın öyküsüdür.

Kiara Bir'lik Üniversitesi'nde bizimle birlikteyken, bilgelik için duyduğu arzu ve herkesten öğrenme konusunda gösterdiği alçakgönüllülükle bir kalabalıkta bile fark ediliyordu. Özgün yaşam deneyimi ve çok-fasetah kültürel birikimi onun bu kitabın yazarı olarak seçilmesini sağladı.

Kiara en derin düşüncelerini bu kitapta tam bir sadelikle ve şaşırtıcı bir içtenlikle ifade ediyor. Bu kitap okuru büyük bilgelerin ve azizlerin sert ve zorluklarla dolu yolu gibi korkutmadan, okurun kendisinin de aydınlanabileceğini hissetmesini sağlıyor. Kiara tüm insanlığa çok açık bir çağrı göndererek, Amma ile Bhagavan fenomeninin arayan herkese Bir'lik halini sunduğunu duyuruyor. O, Bhagavan'm şu bildiriminin gerçeğini gün ışığına çıkarıyor: insan kendi başına aydınlanamaz; aydınlanma ona verilmelidir. Bu Kiara'ya verilmişti. Bu kitap ayrıca arayan için Sri Bhagavan'm bazı içgörülü öğretilerinin bir definesidir. O her okuru Amma ile Bhagavan' in inşam Bir'lik haline çabasız bir kolaylıkla ulaştıran ilahi inayet fenomeni karşısında hayretler içinde

bırakacaktır. Ak-r

AYDINLANMA FENOMENİ

si takdirde birçok yaşam alabilecek ve çok fazla çaba gerektirecek bir

yolculuğun bu kadar kısa bir sürede bu kadar hızlı ve kolayca gerçekleşmesi, insanı dîkşaların saf sihri karşısında hayretler içinde bırakmaktadır. Kiara'nın kitabı bu fenomene tanıklık etmektedir.

Bu kitabı okuduğunda, Sri Bhagavan bu kitabın okuyanlar için bir tür dîkşa görevi görebileceğini söylemişti. Bu kitap uygulama gerektirmiyor. O size çabanın boşuna olduğunu gösterecek ve sizi Tanrı'nm gücüne uyandıracaktır. 6

Sunuş

Yazan: Barry Martin

Kalbimizin ve ruhumuzun bir yerlerinde hepimiz Tanrı/ Bir/Tüm Var Olan'm sadece mutlu, sevinç ve bolluk içinde olmamızı istediğini biliriz. Yine de, hepimiz ıstırap ve sınırlılığın acı verici ve verimsiz topraklarında dolaşan, kendimiz ve Dünya için daha çok ıstırap ve sınırlılık yaratan müsrif evlatlar olmayı deneyimleriz. Tüm çabalarımıza rağmen, çoğumuz "cennet âlemine," yani doğal aydınlanma halimize dönüş yolumuzu bulamayız. Ama Tanrısal Olan yuvaya dönüş yolumuzu bulmamız için bize daima yollar sunar.

Doğal aydınlanma halimize geri dönüşü sağlayacak çok derin bir yol güney Hindistan'da küçük bir kasabanın dışında yaşayan bir aydınlanma avatarı olan

(4)

Bhagavan formunda dünyaya indi. Bir dizi eşzamanlılık sonucunda, 2004 Şubatı'nda Bir'lik Üniversitesi'ne çağrıldım. Orada bu yaşamın en derin deneyimleriyle kutsandım. Ve yüzlerce kişinin Tanrısal Olan' in derin inayetini deneyimlediğini gördüm. Onlar varlıklarının gerçeğine -bir'liğe, sevince ve tam bir mutluluğa- kolayca ve kendiliğinden uyanıyorlardı. Gerçek Benliğe ya da benlik-sizliğe doğru, genellikle bir ömür boyu süren uygulamalar ve disiplinler gerektiren uzun geri dönüş yolunun sonuna çok kolayca ve çabasızca, bir anda kavramlamayan ama yine de tümüyle doğal bir biçimde erişiliyordu.

Batı'ya geri döndüğümde kütlesel bir uyanış olasılığının 7

AYDİNLANMA FENOMENİ

ateşi parlak bir biçimde yanıyordu. Yıllardır kütlesel bir uyanışın kesinlikle yakın olduğunu hissediyordum, ama zihnim böyle bir uyanışı kütlesel ölçekte gerçekleştirmeye muktedir dünyevi bir mevcudiyeti ya da vasıtayı tanımadığından bunun tam olarak nasıl gerçekleşeceğini bilemiyordu.

Şimdi, Bir'lik Üniversitesi'nde geçirdiğim deneyimlerden sonra, kütlesel uyanışın başlamış olduğunu her türlü kuşkunun ötesinde biliyorum! Bunun çok yakın bir gelecekte uyanmış bir dünya ile sonuçlanabileceğini de görüyorum. Kendi ye-niden-uyanışımdan beri, zihin gözümde insanlığı çoktan uyanmış olarak görüyorum, bunu bir olasılık olarak değil, zamanın ve mekânın ötesinde bir realite olarak görüyorum.

Hindistan'a yaptığım yolculuktan sonra, kendimi arkadaşlarıma aydınlanmış hale geri dönüşün kesinlikle ne kadar doğal olduğunu söylerken buluyorum. Çoğu inayet yoluyla bu kadar çabuk ve kolayca uyanabilme olasılığına kalbini ve zihnini tamamen açamaz görünüyordu. Kolektif ayrılmış zihin aydınlanmanın ne olduğu konusunda kötümserliğin, inançsızlığın ve derin bilinçsiz bir değersizlik

duygusunun yanı sıra birçok çarpık imaj ve kavram taşır. Ayrılmış benlik duygusu sadece aydınlanma olasılığına karşı direnmekle kalmaz, ayrıca, uyanışın onun illüzyoni varoluşunu sona erdireceğini bilerek aydınlanmaya karşı koyar. Aydınlanma konusunda inandığımız her şey ve aydınlanma haline erişmek için yaptığımız her şey ayrı benlik duygusundan kaynaklanır; inayetin üzerimize inmesi ve aydınlanmanın gerçekleşmesi için bu benlik duygusu teslim olmalı ve "ölmelidir." Evet, biz kendimizi hazırlayabiliriz, çabalarımız boşuna değildir. Ama sonunda, ancak tam bir teslimiyetle aydınlanma gerçekleşebilir. Bhagavan vasıtasıyla ilahi inayet birçoklarım yuvaya, yani doğal, sevinçli varoluş haline dönmeye çağırmaktadır.

8 SUNUŞ

Bu kitap bu inayetin dünya üzerinde aktarıldığı yollardan biridir. Bu kitabı şimdi elinizde tutuyor olmanız bir rastlantı değildir. Bhagavan, bir sonraki adımı atabilmek için ıstırap çektiğimizi kabul etmemiz ve ıstıraptan kurtulmayı içtenlikle arzulamamız gerektiğini söyler. Ayrıca, tüm çabalarımızın

aydınlanmaya erişmekle sonuçlanmadığını kabul etmemiz gerektiğini de ekler. Sonuçta, hangi formda gelirse gelsin, inayete ve ilahi yardıma teslim olmaya gönüllü olmalıyız.

Birçokları için, Kiara'nın kitabı bu formlardan biri olacaktır. Bu kitabı alanların onu "okumaktan" kaçınmalarını tavsiye ediyorum. Onun yerine, bu kitapta bulduğunuz şeyin üzerinde derinlemesine düşünme sürecine girmenizi

öneriyorum. "Okumak," kolektif insan zihin alanının sınırlayıcı, per-deleyici ve engelleyici filtrelerinin labirentine girmektir. Ayrılmış ego zihninin

labirentinde gerçeğin ancak parçaları bulunabilir. Burada bulduğumuz şeyin üzerinde derinlemesine düşünmeyi seçtiğimizde ise kitabın özünü kalp ve ruh âlemlerine davet ederiz. Çocuksu bir açıklık ve gönüllülük hali içine

girdiğimizde, bu kitabı bilgilendiren ilahi aktarım bir uyanış ve aydınlanma yolculuğuna katalizör olabilir.

Bu kitap insanlığın doğal aydınlanma haline geri dönüşüne yardımcı olabilecek bir inayet armağanıdır. Bir kavramlar ve fikirler topluluğundan daha çok, bu kitap uyanan inayet için bir vasıtadır, aydınlanma frekanslarının bir

aşılanmasıdır. Dilerim o hep aramış olduğunuz Yuva'ya giriş kapınız olur! 9

(5)

Bu Kitapta sözü edilen Dikşa uygulaması hakkında bilgi almak için info@akasa.com.tr adresine başvurabilir

ya da yayınevimizi (0212) 235 99 73 numaralı telefondan arayabilirsiniz.

Giriş

Tüm yaşamların arayışı bittikten sonra ne diyebilirsiniz?

Birçok kişi için olduğu gibi, benim için de aydınlanma hep yolun sonundaki hedef olmuştu. Her ne zaman birisi benden hayattaki en yüksek hedefimi tanımlamamı istese, ben "Aydınlanma" derdim. Onun ötesini asla göremiyordum. Aydınlanmayı aramaya, aydınlanma yolculuğuna o kadar bağlıydım ki yaşamımı başka türlü hayal edemiyordum. Eğer aramayı bırakırsam ben kim olacaktım?

Bu yolculuğun bu kadar uzun sürmüş olmasına hiç şaşırmamalı! Aydınlanmayı çok isterken bir yanım da ona direniyordu. Aydınlanma savaşçının yoludur, bunu şimdi anlıyorum. Siz onu arar, ona ulaşmak için mücadele edersiniz. Ve en sonunda ona ulaştığınızda, ölürsünüz!

Kim ölür? Aydınlanmadan sonra ölenin "benlik" olduğunu anladım; bu "ego" olarak da bilinen, daima arayan, zorlayan, kıyaslayan, yargılayan, asla sessiz ve

dingin olamayan, çünkü elinde ne yaptığını gösterecek hiçbir şey olmadan yaşamın geçip gideceğinden korkan küçük, sabit benlikti.

Daha önce yaşam hakkında ne biliyordum? Uzun bir zamandır spiritüel bir yolda bulunmama rağmen hâlâ sonsuz yaşam akışında "ben" dediğim küçük bir sabite ile çok özdeşleşi-yordum; bu bazen kendini çok güçsüz hisseden ve daima daha

fazlasını arzulayan ben'di, bu kendini çok güçsüz hisseden ve daima bildiği şeye tutunan benlikti, bu kendini çok küçük hissettiği için evreni onunla ilgili kendi küçük kavramlarına

uy-ıı

AYDINLANMA FENOMENİ maya zorlayan benlikti.

Bu küçük "ben" yaşamımdaki her şeyi umarsızca yönetmeye çalışmıştı! Ancak, yaşamın parlak zekâsı, evrenin her varoluş anında kalp atışımla atan sonsuz yaratıcı ritimleri hakkında ne biliyordum ki? Sürekli olarak yaşamımı yönetmeye çalışarak, sadece, sürekli olarak beni yuvaya götürmeye çalışan nehirden kendimi ayırmayı başarmıştım.

Arayışın sonuna nasıl geldim? Güney Hindistan'da Bir' lik Üniversitesi olarak bilinen bir yerde Bhagavan adlı bir ava-tar var (onu yine Bhagavan denen Osho ile karıştırmayın). İnsanlar Bhagavan'ı "mukti avatarı" olarak adlandırıyorlar ve onun yaşam misyonu tüm dünyaya aydınlanmayı sunmaktır. Bhagavan aydınlanmanın nörobiyolojik bir süreç olduğunu ve gerekli tek şeyin beyinde küçük bir ayarlama olduğunu ve bu ayarlamanın kozmik enerjilerin içimizden akıp, ayrı olarak var olan, ama aslında sadece bir algılama illüzyonu olan "ben-lik'le ilgili

kavramımızı yok etmesini sağladığını söylüyor.

Bu "dîkşa" olarak bilinen ve ilahi enerjinin aktarımım içeren bir işlemle

meydana geliyor; bu işlemde, bu konuda eğitilmiş birisi ellerini sizin başınıza koyup kozmik enerjilerin size akmasını sağlıyor. Bu enerji aydınlanmaya yol açacak şekilde programlanmıştır. Birçok kişi bu işlem sırasında başlarına altın bir kürenin indiğini görür ve böylece beynin yeniden yapılandırılması meydana gelmeye başlar.

Bu yeniden-yapılandırma meydana gelirken, insanlar derin sessizlik, huzur,

sevinç ya da kozmik bilinç hallerine girmeye başlarlar. Belli bir noktada, artık "benlik" denen bir başvuru noktasının kalmadığını keşfederler. Geriye kalan tüm şey engin bilinç okyanusudur. Damla okyanusa karışır ya da belki okyanus damlaya karışır. Realite ve spiritualite ile ilgili tüm kavramlar onun direkt deneyimi içinde erir giderler.

ti GİRİŞ

Bu kitap sadece benim ve iyi tanıdığım birkaç kişinin aydınlanma yolculuğunu anlatmıyor, tüm insanlığın aydınlanması olasılığını da ileri sürüyor. Burada, Bhagavan'm Bir'lik Üniversitesi'nde bu hale erişmiş olan birçok kişi var ve onun misyonu en sonunda bu dünyadaki herkesin aydınlanmasını sağlamaktır.

Bhagavan'm sunduğu, aydınlanmanın sulandırılmış bir versiyonu değil, bir Buda, bir Mesih veya bir Ramana Mahar-shi tarafından deneyimlenmiş olan aynı

(6)

bilinçtir. O öğretilere, ahlak kurallarına ya da çabaya dayanmaz, "dîkşa" olarak bilinen bir işlemle aktarılan bir inayet armağanıdır; dîkşa işlemi beynin

sinirsel devrelerinde bir değişimi başlatarak aydınlanmaya yol açar. "Aydınlanma nörobiyolojik bir olaydır," diye ısrarla vurguluyor Bhagavan. Ancak bu, bir kez aydınlandıktan sonra sürekli olarak derinleşen bir süreçtir de.

Bugün dünyada birçok öğreti, birçok spiritüel gelenek ve uygulama var, ama arayış içinde olan birçok kişinin keşfetmiş olduğu gibi, bunlar kendi başlarına aydınlanmayı sağlayamıyorlar. Ancak, dîkşa yoluyla aktarılan inayet armağanı olarak, en basit köylü de en ateşli spiritüel arayışçı kadar kolayca, hatta, birçok beklenti ve kavrama saplanıp kalmadığından belki daha kolayca

aydınlanabilir. Bu bizim doğal halimizdir, diye ısrarla vurguluyor Bhagavan. Bhagavan onunkinin aydınlanmanın tek yolu olduğunu asla söylememiştir ve insanlara ne yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini de söylemez. O bir başka din yaratmakla hiç ilgilenmez. Onun tek misyonu, ruhen bunu arzulayan herkes için aydınlanmayı kolaylaştırmaktır.

Bhagavan çoğu kez kendisinden bir "teknisyen" olarak, aydınlanmayı sağlamak için beyinde nörobiyolojik bir değişim yaratmaya muktedir biri olarak söz eder. Bu "ilahi bir

ameli-a

AYDINLANMA FENOMENİ

yaf'tır ve dogma, inanç ya da ritüellerle hiçbir ilgisi yoktur. Fiziksel yakınlık yardımcı olabilse de, bu aktarım yer ve zaman sınırlamalarının ötesindedir.

Bhagavan'ın öğretileri evrenseldir. O, "Ben bütün dünyaya ve dünyanın tüm inançlarına aitim" der. Tüm dinlerin kendi amaçları olduğunu ve onlar arasında bir çatışmaya hiç gerek olmadığını vurgular. Aydınlanmanın dinle hiçbir

ilgisinin bulunmadığını da vurgular. Aydınlandığımızda, yol gösterici ışığımız doğrudan kendi içimizden gelir. Ruhen olgunlaştığımızda, artık bağlanılacak dışsal ahlak kurallarına ihtiyaç duymayız.

Benim bu kitabı yazmaktaki amacım Bhagavan'ın öğretilerini çok fazla

metafiziksel kavram kullanmadan anlatmaktır, ki böylece bu öğretileri arayış içinde olan her insan, hatta, kendilerini dinî öğretilerin ötesinde görenler bile anlayabilirler. Sonuçta, bu öğretilerin tek amacı zaten bildiğiniz şeyi size göstermek ve sizi deneyimin kendisine yönlendirmektir.

Kendi aydınlanma deneyimimi herkesin bu armağanı almaya muktedir olduğuna kesinlikle inanarak sunuyorum. Sonuçta, giderek daha çok insan aydınlandıkça, aydınlanma dalgası, ister spiritüel bir yolda olsunlar ister olmasınlar,

aydınlanmanın mümkün olduğuna ister inansınlar ister inanmasınlar, tüm insanları kaplayacaktır. Bu konuda Bhagavan, "Bu bizim ilahi kaderimizdir," diyor.

İnsanlığın bilincinde bir şeyler değişiyor. "Biz uzun zamandır beklenen Altın Çağ'a 2003 yılında girdik," diyor Bhagavan ve bunun sonucunda yeni genetik olanaklara sahip -ve Bir' lik haline "örülecek"- yeni bir biyolojik tür ortaya çıkmaktadır.

Bu yüzden, bu kitapta sözü edilen aydınlanma yakında Dünya'daki herkes .için normal bir varoluş biçimi olacaktır ve gerçekten de bugün kendiliğinden uyanmakta olan birçok

in-T4 GİRİŞ

san vardır. Ancak, yardım almak isteyenlere dîkşa programları bunun için gerekli eğitimden geçmiş kişiler tarafından Bir' lik Üniversitesi'nde ve dünyanın birçok yerinde sunulmaktadır.

Bu kitabın metnini okuduktan sonra Bhagavan bu kitabın bile bir dîkşa görevi görebileceğini söyledi. Bu kitabı yazarken Bhagavan'ın enerjisini güçlü bir biçimde hissettim ve siz de bu sayfaları okurken bu enerjiyi hissedebilirsiniz. Bu kitabın büyük bölümü, Bhagavan'ın enerjisinin yazmayı bırakamayacağım kadar güçlü bir ilham akışı içinde geldiği on günlük bir dönemde yazıldı. Ben bu deneyimleri anlatırkens ruhunuzun en derin doyumunun artık gerçekleşebileceğini bilerek, bu kitabı okuyan herkesin aynı şekilde kutsanabilmesini diliyorum. Bu kitabın son bölümünde Sri Aurobindo'nun "supra-mental iniş" vizyonundan kısaca söz edeceğim. Şimdi insanın tekâmülünde meydana gelen ve Bhagavan'ın

(7)

böylesine anahtar bir rol oynadığı şaşırtıcı devrimi daha geniş bir çerçevede sunmayı umuyorum. Kitabın sonunda Bhagavan ile bir söyleşi de yer almaktadır. Bunu ister Altın Çağ, ister Satya Yuga, ister Kova Burcu Çağı veya Beşinci Dünya olarak adlandıralım, biz ruhsal ile maddesel dünyalar arasındaki perdelerin ortadan kalkmaya başladığı bir çağa giriyoruz. Bir zamanlar, bizim aydınlanmış olarak doğduğumuz ve her şeyin birliğinin sürekli farkında olarak yaşadığımız bir zaman vardı. Zaman içinde, filozofların ve teologların hakkında sonsuza dek tartışabilecekleri ve artık gerçekten önemli olmayan nedenlerle, kendi değişik veçhelerimiz arasında kaim bir perde yaratmayı seçtik. Bu perdeler bilinçaltı belleğimizde ayrılık, unutkanlık, sınırlılık, illüzyon, korku, vb. kalıpları olarak bulunmaktadır.

IS

AYDINLANMA FENOMENİ

Genlerimiz bu bilinçaltı kalıplara uyumlanacak şekilde mutasyon geçirmiştir. Bu da beynimizde başka her şeyden ayrı olarak var olan bir "benlik" illüzyonu üreten yollar yaratmıştır. Dîkşa verildiğinde bu yollar ortadan kalkar ve biz realiteyi bir'lik perspektifinden deneyimlemeye başlarız. Yeterince insan bu perspektif değişimini deneyimlediğinde "kritik bir kütle"ye erişilecek ve bu tüm insanlığın DNA'sını etkileyecektir. Bir kez bu kritik kütleye erişildiğinde, küresel aydınlanma meydana gelecektir.

"Son borazan çaldığında" der, Vahiy Kitabı, "biz bir göz açıp kapayıncaya dek değişeceğiz." Eh, son borazan çalmıştır ve bugün dünyada Bhagavan gibi

varlıkların mevcudiyeti insanlığın illüzyonu aşmak, "matriks"ten kurtulmak ve ilahi karbon-kopyasıyla yeniden birleşmek için duyduğu derin arzuyu

yansıtmaktadır.

Biz insanlığın sorunlarını o sorunların yaratıldığı aynı bilinç düzeyinde çözemeyiz. Ama bu sorunların uyanmış bir bilincin ışığında kayboldukları kolektif bir hal içine girebiliriz. Bu şimdi gerçekleşmektedir.

Bu yaşanacak heyecan verici bir zamandır. Bugün bildiğim şeyi göz önüne alırsak, bu muhteşem uyanış zamanında tüm bu engin kozmosta Dünya'dan başka bir yerde bulunmak istemezdim. Biz bunun için binlerce yıl ve yaşamlar boyunca bekledik ve dışsal duyularımın tüm kanıtına rağmen, ben de Bhagavan gibi, insanlığın bunu başaracağından kalben ve zihnen hiç kuşku duymuyorum!

Tüm dünya Tanrı'nm zihnindeki bir rüyadan başka bir şey değildir. Bu kitap bu Rüya'nın ve insanlığın rüya içinde uyanışının öyküsüdür!

16

1. Kısım

AYDINLANMA YOLCULUĞUM i Arayış

Spiritüel yol uzak topraklara doğru, yolu bilmeden, o toprakların var olduğundan bile emin olmadan, ama bir biçimde Tanrı'ya ulaşacağımızı bilerek, ama en

sonunda oraya erişecek benliğin yok olacağının da farkında olarak yapılan bir yolculuk gibidir. Bu yolculuk hakkında, onun ancak sona erdikten sonra

başladığını doğrulamaktan başka ne diyebilirim? Benlik hakkında, kendimi ancak "ben" yok olduktan sonra anladığımı söylemekten başka ne diyebilirim? Tanrı'yi keşfetmek hakkında, aynı zamanda kendi yüzüm olan Tanrı'nm yüzünün sürekli

değişen sonsuz güzellikteki tüm ifadelerine hayret ettiğimi söylemekten başka ne diyebilirim?

Kendimi bildim bileli, Hindistan'da dağların tepelerinde ve ormanlarda ilahi birliğin aydınlanmış halleri içinde yaşayan kutsal adamların ve kadınların öyküleri ilgimi çok çekerdi. Yogananda Paramahansa'nın "Bir Yogi'nin Özgeçmişi" ve Swami Rama'nın "Himalayalı Üstatlarla Birlikte Yaşamak" adlı kitapları en sevdiğim kitaplar arasında yer alıyorlardı.

Bu kitaplarda anlatılan olağanüstü varlıklara hayranlık ve gıptayla bakıyor, kalbimin derinliklerinde, benzer bir aydınlanma haline erişmek için büyük bir özlem duyuyor, ama dünyadan uzak bir mağarada yıllar geçirerek tüm incilerin en değerlisini aramak için gerekli disiplin ve dayanma gücünden

m

AYDINLANMA FENOMENİ

(8)

Yıllar içinde umudumu iyice yitirdim. Ben asla bir Buda, bir Mesih, bir Ramana Maharshi olamayacaktım, ki bunlar benim aydınlanmış bir kişinin neye

benzediğiyle ilgili sahip olduğum yegane imajlardı. Aydınlanma hayallerine

dalıyor, bunu kişisel bir deneyim değil, küresel bir uyanış olarak hayal ediyor, ama sonunda yine "gerçeğe" geri dönüyordum; bu benim hoşlanmadığım bir sözcüktü, çünkü bana gerçek gelenle hiçbir ilgisi yoktu, ama Dünya üzerinde herhangi bir biçimde yararlı olacaksam bu başa çıkmayı öğrenmem gereken bir şeydi.

Arayışımı bırakmamı haklı çıkarmaya çalıştım. Milyarlarca dünyalı yok olma yolunda hızla ve azimle ilerlerken ben bir tür kişisel nirvanaya ulaşmaktan nasıl mutlu olabilirdim? İnsan ihtiyacının sesleri tüm çevremde bu kadar yüksek çıkarken ben bir mağarada yıllar geçirmeyi nasıl haklı gösterebilirdim? Dışsal realiteye açgözlülüğün, açlığın, manipülasyonun, yıkımın ve ıstırabın hükmeder göründüğü bir dünyada ne tür yanıtlar mantıklı gelebilirdi? Üstelik, bana tarihin başlangıcından beri ancak bir avuç dolusu insanın aydınlanma haline erişmiş olduğu söylenmişti, öyleyse benim sıradaki bir sonraki kişi olma şansım ne kadardı?

Yine de kalbimde bu özlemi hissetmeye devam ettim ve kendi benlik deneyimim içinde algıladığım sınırlılıklardan kurtulma arzumla kendime adeta işkence ettim; ve tüm bu süreçte bir yandan da bunun gerçekleşmesi olanaksız bir hayal olduğunu düşünüyordum. Ben bir avatar değildim, hatta, düzenli olarak meditasyon yapamayacak kadar tembel ve disiplinsizdim, öyleyse bu DonKişotça arayışta ne işim vardı? "Gerçekleşmesi olanaksız hayali kurmak, yenilmez hasımla dövüşmek, dayanılmaz acıya dayanmalı, en cesurların bile gitmeye cüret edemedikleri yere koşmak." Don Kişot'un arayışını ifade

10 ARAyiŞ

eden bu sözleri ben de benimsiyordum. Özlemlerim bir gün bir biçimde bunu

başarabileceğim, yaşanan anın boşluğunu biraz daha dayanılır kılabileceğim umudu tarafından besleniyordu.

Benim yolculuğum başka herhangi bir kişinin yolculuğundan çok farklı değildi, çünkü tüm ayrı realite illüzyonlarımızın altında aslında tek bir ruh, tek bir zihin, tek bir beden ve tek bir bilinç vardır. Ben bu uyanış yolcuğunu

anlatırken, siz belki bunun kendi yolculuğunuz olduğunu da göreceksiniz. Dahası, belki bunun aynı zamanda bu dünyanın kolektif bilinci olan birleşik bilincin yolculuğu olduğunu da göreceksiniz.

Öyküme, on altı yaşındayken, güneşli bir sabah beni sarsıp kendimden hoşnut olma halinden çıkaran bir kazayı anlatarak başlayacağım. O sırada Güney Hindistan'da, gür ormanlı Kodai Hills'de bulunan uluslararası bir yatılı okulda okuyordum. Güzel bir hafta sonu bir grup arkadaş, sık sık yaptığımız gibi, bir dağdan kıvrıla kıvrıla akan bir nehir boyunca uzun bir yürüyüşe çıkmıştık; bu ırmak ilerideki sarp kayalıkta bir çağlayan oluşturarak en az üç yüz metre aşağıdaki vadiye dökülüyordu.

Nehir yatağının yakınında kamp kurarak geceyi orada geçirdik ve ertesi sabah kahvaltıdan sonra iki arkadaş, gruptan önce çağlayana doğru ilerledik. Tüm çevremizdeki güzelliğin kusursuzluğundan biraz mest olmuş bir halde, çağlayan boyunca inebildiğimiz kadar inmeye karar verdik. Aşağı doğru epey bir yol

aldıktan sonra, arkadaşımın ayağı kaydı ve aşağı yuvarlandı. Onun yüzünde büyük bir şaşkınlıkla aşağı düşüşünü dehşetten adeta donarak izledim ve sonra birden benim de ayağım kaydı ve ben de aşağı düşmeye başladım.

Kayalara tutunmaya çalışırken tırnaklarım parçalandı ve ellerim kanadı, sarp kayalık boyunca hızla zıplayarak aşağı yuvarlanırken yapabileceğim hiçbir şey olmadığını anladım. Çok geçmeden ölümün kaçınılmazlığına teslim olduğumu gör-ıı

AYDİNLANMA FENOMENİ

düm ve garip bir biçimde, içimi büyük bir huzur kapladı. Her şeyin yavaşlamış göründüğü bir zaman kuşağına girdim ve bilincim yerine geldiğinde kendimi kayalıktan uzanan düz bir çıkıntıda belime kadar gelen bir su havuzunun içinde buldum, çağlayan daha iki yüz metre boyunca aşağı dökülüyordu. Şaşırtıcı

biçimde, arkadaşım da aynı havuza inmişti. Altmış-yet-miş metre kadar aşağı düşmüştük ve yaralanmış ve sersemlemiş olmamıza rağmen açıklanamaz bir biçimde

(9)

hayatta kalmıştık! O zaman yaşamımın bir amacı olduğunu ve bu amacı gerçekleştirmek için sağ kaldığımı hissettim.

Ondan sonraki aylar ve yıllar boyunca yaşamımın anlamım ve amacını anlamayı hedefleyen ateşli bir arayışı sürdürdüm. Dünyanın tüm dinî geleneklerinin öğretilerini ve uygulamalarını inceleyip araştırdım. Liseden mezun olduktan sonra Hindistan'daki Hindu, Budist ve Hıristiyan aşramlarında birkaç yıl geçirerek bu gelenekleri inceledim.

Bir nokta geldi, tüm örgütlü dinleri bıraktım, onların çoğunun geçmişe aşırı gömülü olduğunu anlamıştım ve çağdaş insan durumumuza daha doğrudan hitap eden, ama aynı zamanda her şeyin Kaynağı'na derinlemesine bağlı olan bir yol bulmam gerektiğini hissediyordum.

Yirmi bir yaşındayken ABD'deki bir yüksek okul için burs aldım. Bethel Koleji Kansas'ta bulunan ve Mennonite barış ve adalet geleneklerine derinlemesine bağlı olan bir yüksek okuldu. Orada, Gandi ve Martin Luther King gibi kişilerden ilham alarak, İsa'nın misyonunun siyasi boyutlarının giderek daha çok farkına vardım. Spiritualitemin günlük yaşama uzanması, çevremdeki dünyanın siyasi, sosyal ve ekonomik realiteleriyle meşgul olması gerektiğini, insanların sadece ruhsal değil, fiziksel realitelerini de etkilemek için sadece bireyleri değil, sistemleri de

22 AIVV/IŞ

değiştirmesi gerektiğini anlamaya başladım. Kolejin Barış Çalışmaları ve Uluslararası Gelişme dallarından mezun oldum ve barış ve çevre hareketlerine aktif biçimde katılarak birkaç yıl geçirdim, daha iyi bir dünya yaratmak için mücadele ettim.

Ergenlik çağından beri doğal çevreyi koruma ve alternatif, yerküre-dostu teknolojileri araştırmakla tutkuyla ilgileniyordum. İnsanlığın doğaya karşı sergilediği körlük ve açgözlülük beni derinlemesine üzüyor ve

endişelendiriyordu, öyle ki bir ağacın kesildiğini görmeye bile dayanamıyordum. Kolej yıllarım esnasında doğayla ve Büyük Ruh'la bir'liği temsil eden bir yol olan Yerli Amerikan yoluyla bağ kurdum.

Şamanizmle, her şeyin içinden akan ruhu anlamakla, doğa vasıtasıyla ve

Avustralyalı Aborijinlerin Rüya-Zamanı dedikleri şey vasıtasıyla Büyük Ruh ile doğrudan iletişim kurmakla ilgilendim. Ağaçlarla, hayvanlarla ve doğa ruhlarıyla -dünyanın her yanındaki yerli halkların hâlâ sürdürür göründükleri- mistik bir bağ geliştirmeyi çok istedim. Yıllar içinde bu benim doğa ruhlarının,

meleklerin, yükselmiş üstatların ve kozmik varlıkların bilincine uyumlanmaya başladığım bir tür "kanallığı" öğrenmeme yol açtı.

Bu zaman esnasında kuantum mekaniği, astrofizik ve biyoloji ile ilgili içgörüler de ilgimi çekti ve evrenin doğasım ve bilincin evrimini araştırdım. Babam bir fizikçidir, bu yüzden doğal bilimlere karşı her zaman ilgi duyardım, ama artık bilim ile spiritualite arasındaki köprüde yürümeye başlamıştım ve onların arasındaki temel birliği görmek heyecan vericiydi. Her biri farklı bir dilde konuşuyor ama aynı realiteyi işaret ediyordu, sonuçta bu direkt sezgisel deneyim dışında kolayca anlaşı-lamayacak bir realiteydi.

Ruh, beyin ve bilinç arasındaki ilişki de çok ilgimi çekiyordu. Krişnamurti ve Gopi Krişna gibi birçok aydınlanmış

ki-2J

AYDİNLANMA FENOMENİ

şi aydınlanmalarının ruhsal değil -beynin kimyasındaki tekâ-mülsel bir değişimle ilişkili olan- biyolojik bir olay olduğunu vurguluyordu ve bu benim merakımı uyandırıyordu. Ayrıca, Dr. Valerie Hunt gibi bilimcilerin aydınlanmanın nörobiyoloji-si hakkında söylediklerini de incelemeye başladım ve beyin hallerini değiştirebilecek teknolojiler ilgimi çok çekti.

Direkt deneyim arzusu en sonunda beni okula geri döndürdü. Hindistan'da kaldığım aşramlardan birinde Ken Wil-ber'in, Stan Grof un ve kişisel-ötesi psikoloji alanındaki diğer liderlerin eserleriyle ilgilenmeye başlamıştım; kişisel-ötesi psikoloji insanın en yüksek potansiyelini gerçekleştirme arayışıy-la

spiritualitenin ve psikolojinin en iyi unsurlarını birleştirmeyi amaçlar. Öğrendiğim tekniklerden biri, yoğun solunumu insanın enerji sistemindeki yedi çakrayı aktive eden müzikle birleştiren Holotropik Nefes Çalışması idi.

(10)

Bu tekniği bir süre uyguladım ve bu psiko-enerjisel varlığımda bazı yoğun idraklere yol açtı. Yaşamımı insanların benzer hallere erişmelerine yardımcı olarak geçirmek istediğimi anladım, böylece yirmili yaşlarımın ortasında büyük Hintli yogi Sri Aurobindo'nun bir öğrencisi tarafından kurulmuş olan California Institute for Integra! Studies adlı bir mezuniyet programına kaydoldum. Beş yıl sonra John F. Kennedy Üniversi-tesi'nin Kişisel-Ötesi Danışmanlık Psikolojisi bölümünden mezun oldum.

Mezuniyet programımın yanı sıra her türlü seminere katılıyor, terapisel masajın ve beden-çalışmasının çeşitli biçimlerini öğreniyor, Aydınlanma seminerleri ve Vipassana meditas-yonları düzenliyor, medyumlar kanalıyla verilen değişik öğretileri inceliyor, çeşitli spiritüel öğretmenlerle ilişki kuruyor, yerli halkların Terleme Çadırı uygulamasına katılıyor, Sufı Danslarını yapıyor ve California güneşinin altında bulunabilecek

24 ARAyış

her spiritüel öğreti biçimini inceliyordum.

Sözünü ettiğim mezuniyet programına kaydolduktan kısa bir süre sonra, sanki süptil bedenlerim bir süredir bağlantı kurduğum ve Babaji olarak tanınan

Himalayalı bir Üstat ile geniş bir birlik hali içine giriyormuş gibi, benliğimin çözüldüğünü hissetmeye başladım. Aylar boyunca kendi kimlik duygumun yok

olduğunu hissettim ve her sabah bedenimden akan güçlü enerji akımlarıyla uyandım. Vecit halleri deneyimledim ve bunlara evrenin doğasına ve insan bilincine dair birçok idrak eşlik etti. Ancak, birkaç ay sonra bu hal giderek silinerek ve en sonunda yok olarak beni derin bir düş kırıklığı ve başarısızlık duygusuyla bıraktı.

Üniversiteden mezun olduktan sonra, altı yıl boyunca Pocket Ranch Enstitüsü adlı bir alternatif şifa merkezinde psikoterapist olarak çalıştım. Bu merkez

insanlara ruhsal krizleri ve kundalini uyanışlarını güvenli bir biçimde

geçirebilecekleri bir yer sağlamayı amaçlayan Barbara Findeisen ve Tony Madrid tarafından yönetiliyordu.

Spiritual Emer gence Netıvork'e bağlı olarak çalışan bu merkezde insanların geçmişin duygusal travmalarından kurtulmalarını ve kendi yüksek benlikleri ile tekrar birleşmelerini amaçlayan değişik programlar uyguluyorduk. Bu merkez yüzlerce yıldır ruhsal vizyonculuk yeri olarak kutsal görülen topraklar üzerinde, yabani meşeler, dağ dereleri ve açık çayırlardan oluşan bin üç yüz hektarlık bir arazide yer alıyordu. Bu özgün bir programdı ve ben onun her dakikasından hoşlandım.

Bu zaman esnasında birçok kişi tarafından dünya üzerindeki en güçlü kutsal enerji vortekslerinden biri olarak görülen Shasta Dağı'nda (California) kaldım. Dağın tepesindeki çayırlarda bir hayli zaman geçirdim, dağın ruhlarıyla ve orada mevcudiyetleri çok somut olan yükselmiş üstatlarla iletişim

kur-Zf

AYDINLANMA FENOMENİ

dum. Bu, gezegensel yolculuğumuzun neyle ilgili olduğuyla ilgili vizyonumu genişleten güzel bir keşif zamanıydı. Ayrıca, Hawaii'de bir hayli zaman geçirerek, okyanus dünyasında yunuslarla ve balinalarla oyunlar oynayarak onların bana bir'liği öğretmelerine izin verdim.

Yavaş yavaş, bir yeni olanaklar dünyasını işaret eder görünen değişik parçaları bir araya getirmeye başladım. Dünyanın birçok köşesinde ortaya çıkmış değişik takvim sistemlerini ve kehanetleri inceledim, bilinçteki büyük değişimleri işaret eden ve az-bilinen bilimsel bulguları araştırdım, dünyanın her yanında insanların gelecekle ilgili aldıkları vizyonların bana ilham verdiklerini gördüm, hatta başka zaman-çizgilerinde bulunan kendi veçhelerime ''kanalhk" ettiğimi gördüm; tüm bunlar yakın gelecekte insanlığı bekleyen kolektif bir değişimi ve geçişi işaret ediyordu. Tüm bunlarla ilgili olarak "Sonsuzluğa Açılan Kapı" adlı bir kitap yazdım; bu kitap kısa sürede birkaç ödül kazandı ve aynı sonuçlara varmaya başlayan birçok insandan coşkulu övgüler aldı.

Ancak, eksik olan şey bir plândı. İnsanlığın nereye doğru gittiğim söylemek, hatta bunun gerçek olduğunu derin bir düzeyde hissetmek çok iyiydi. Ama hâlâ, bazen Dünya'mn bir başka köşesinde bir devletin desteklediği veya bağımsız terörizm olaylarının vuku bulduğunu okuduğumda ya da çokuluslu bir şirketin

(11)

canlı Yerküre'nin kanından kâr sağlamak için ormanlarını yok ettiği yerli bir halkın topraklarından göç etmek zorunda kaldığını işittiğimde kendimi biraz şizofrenik hissediyordum.

Benim derinden hissettiğim içsel vizyonlarım ile bu derinlemesine parçalanmış dışsal realiteler arasında bir birleşme noktası var mıydı? Yoksa ben dış

dünyayla hiçbir ilgisi olmayan, "hayal âlemine dalmış" bir spiritualitenin bir başka kazazedesi mi olmaktaydım?

26 2

Bhagavan ile Karşılaşma

2002'nin başlarında Grace adlı bir kadınla karşılaştım ve o daha sonra benim eşim oldu. Karşılaştıktan kısa bir süre sonra Grace bir vizyon gördü; bu vizyonda kadim bir varlık ona düz beyaz bir kumaşla örtünmüş bir Hintli kadın kılığında görünmüştü. Bu varlık kendisini "Hindistan Ana" olarak tanıtmış ve Grace'e yağmursuz bir göğün altında uzanan kurak, kıraç ve derin çatlaklarla dolu toprakları göstermişti. Bu vizyonda uzakta dolaşan sadece birkaç insan görünüyordu.

"Çocuklarım ölüyorlar" demişti bu varlık. "Onlar yiyeceğe muhtaçlar, suya muhtaçlar, onları umursayan insanlara muhtaçlar. İnsanlar onlarla ilgilenmeye başlamalılar." Grace tüm gün boyunca bu vizyonun içinde kaldı, derin bir acı hissetti, susuzluktan adeta yanıp kavruldu ve defalarca kustu. Giderek

genişlediğini hissetti. O, Hindistan Ana olmuştu ve bedeninin o topraklar olduğunu hissediyordu. Bu depremler o topraklar tarafından fiziksel olarak da deneyimlenmek zorunda kalmasınlar diye orada meydana gelecek depremleri

kustuğunu hissediyordu.

Açıklanamayacak bir şekilde, ABD'de yirmi iki yıl yaşadıktan sonra, ben de doğduğum topraklara, Hindistan'a dönmek için güçlü bir arzu duymaya başladım. Bundan güvendiğim bir arkadaşım olan Barry'ye söz ettiğimde o bana Hindis-27

AYDIN LAN AAA FENOMENİ

tan'da beni, her ikimizin de uzun bir zamandır aradığımız en yüksek aydınlanma hallerine eriştirebilecek birisiyle karşılaşacağımı hissettiğini söyledi. Bu bildirim içimde derin bir biçimde yankılandı ve onun doğruluğunu tüm bedenimde derin bir sevinç yükselişi olarak hissettim.

Grace ve ben, neden ve nereye gideceğimizi bilmiyorduk ama her ikimiz de

gitmemiz gerektiğini biliyorduk. İçimizden gelen çağrı duymazdan gelinemeyecek kadar güçleniyordu. Bavullarımızı topladık, diğer eşyamızı bir depoya koyduk ve Eylül sonunda Hindistan'a giden bir uçağa bindik.

Hindistan'da birçok aşrama gittik, birçok yogi ve guru ile karşılaştık. Yaşamının büyük bölümünü burada, Pondicherry' de derin bir tefekkür içinde geçirmiş bir özgürlük savaşçısı, bir mistik ve çok iyi bir yogi olan Sri Aurobindo'nun çalışmalarıyla ilgilendik. Sri Aurobindo'nun çalışmasına daha sonra, bir Fransız mistik olan Mirra Alfassa da katılmış ve o en sonunda herkes tarafından Ana olarak tanınmıştı. Sri Aurobindo'nun büyük görevi insanlığın kolektif bilincine "supramen-tal kuvvet" dediği şeyi demirlemekti, bu onun insanlığı çok ileri, supramental bir tür olarak gerçek tekâmülsel kaderine uyandıracağım iddia ettiği bir kuvvetti.

Grace ve ben, Sri Aurobindo'nun ölümünden sonra Ana tarafından kurulmuş olan insan-birliği kenti Auroville'de epey zaman geçirdik. Bu iki vizyonerin ruhuyla derin bir bağ kurduk ve supramental âlemlerle ilgili güçlü izlenimler aldık. Au-roville'nin merkezinde bulunan ve bu supramental kuvvetin dünyaya iniş aracını temsil eden altın bir küre olan Matriman-dir'de meditasyon yaparak bir hayli zaman geçirdik.

Bir gün, şafak vakti meditasyon yaparken, Grace yakışıklı, uzun boylu, küle bulanmış, yeşilimsi-gri renkli, çıplak göğüslü, saçları tepede toplanıp omuzlarına lüle lüle inen,

boy-ı8

B HAC A VAN İLE KARŞILAŞMA

nunda ahşap boncuktan kolyeler olan bir varlık gördü.

Bu varlığın çevresinde güçlü bir iyilik aurası vardı. Elini Grace'e uzattığında Grace onun elinde yumuşak yeşil ve pembe harelerle dönen, ışıldayan oval bir şey

(12)

tuttuğunu gördü. Sonra "kozmik yumurta" sözcüklerini işitti. Bu varlık Grace'in ona dokunabileceği kadar gerçekti. Grace onun kim olduğunu bilmiyordu, ama onu bana tarif ettiğinde ben onun Şiva olduğunu hissettim. Bu imge Grace'in

bilincinde haftalar boyunca kaldı ve biz yolculuk yaparken onun bize rehberlik ettiğini hissettik.

2003 Ağustosu'nda, yine bu rehberlik doğrultusunda, Bha-gavan adlı bir avatarla karşılaştık. Ben onun Altın Çağ Vakfı ve iki İsveçli'nin, Jonas Lindquist ve Parlan Fritz'in kurduğu Küresel Bir'lik Vakfı'nm her yıl ortaklaşa düzenlediği Deneyim Festivali'nde bir konuşma yapmaya davet edilmiştim. Bir hafta süren bu olayın sonuna doğru Grace ve ben, festivale katılan diğer öğretmenlerle birlikte Bhagavan ile bir darşan (görüşme) yapmaya davet edildik.

"Bhagavan" sözcüğü "ilahi avatar" veya "kutsamaları bahşeden" anlamına gelir ve Hindistan'da Tanrı'yı-realize-etmiş olanlardan söz edilirken genellikle

kullanılan bir unvandır. Ancak Bhagavan'm durumunda bu bir unvan değil, onun, çevresinde belli spiritüel fenomenler meydana gelmeye başladığında devlet kayıtlarına giren yasal ismiydi. Bhagavan daha önce Kalki olarak biliniyordu, ama şimdi o insanların artık bu ismi kullanmamalarında ısrar ediyor. "Kalki" terimi Hindu kutsal metinlerinde Kali Çağı'nm sonunda doğruluğu ve adaleti sağlamak ve dünyayı iyileştirmek için onuncu kez geleceği vaat edilen Vişnu'yla da ilgili olduğundan, bu birçok kişi için çok fazla tartışma yaratıyordu.

Bu çerçevede, Bhagavan eğer bu terim onun için geçerliyse, misyonunun dünyaya şifa ve aydınlanma getirmek

olduğu--ZP

AYDİNLANMA FENOMENİ

nu hisseden herkes için de geçerli olduğunu belirtiyor. Tıpkı birçok Hıristiyan için "Mesih'in İkinci Gelişi"nin tek bir kişiyi değil, birleşik bilincin

kolektif kuvvetini ifade etmesi gibi, "Kal-ki" de kolektif bir avatarik mevcudiyettir. Aydınlanan ve insanlığın aydınlanması için çalışan herkes bir Kalki'dir!

Burada yine, özellikle Batılı okurlar için, bu kitapta sözünü ettiğim

"Bhagavan"ın aynı unvanla anılan tanınmış spiri-tüel öğretmen Osho ile eşanlamlı olmadığını da vurgulamak isterim. Aslında, "Bhagavan" Hindistan'da çok yaygın olarak kullanılan bir unvandır .

Bhagavan bir avatardır, avatar sözcüğü ilahi bilincin insanlığa inişi olarak tanımlanabilir. Hindu geleneğinde bir avatar ruhsal gelişimimizin durağanlaştığı ve bizi ileri doğru itecek ilahi bir müdahaleye muhtaç olduğumuz bir zamanda ortaya çıkar.

Birçok türde avatar olabilir ve her bir avatarm rolü çok belirlidir. Avatarlar ya dünyevi ya da kozmik olarak sınıflandı-rılabilecek birçok bilinç düzeyinde çalışabilirler. Örneğin, Ein-stein bir fizik avatarıydı, Gandi bir şiddetsizlik avatarıydı, İsa bir sevgi avatarıydı ve Ramana Maharshi bir bilgelik avatarıydı. Bhagavan'm eşi Amma ile birlikte özel misyonu bir aydınlanma avatan, bir "mukti avatarı" olmaktır. Bhagavan ve Amma iki ayrı bedendeki tek bir avatarik bilinç olarak kabul ediliyorlar.

Bhagavan ile karşılaşma unutulmaz bir deneyimdi. Biz Bhagavan'ı sıcak, bilge, pragmatik ve çok saydam bir insan olarak deneyimledik. Ona ne yaptığını

sorduğumuzda, "dîkşa" olarak bilinen bir işlemle-süreçle aydınlanma hallerini aktarabildiğini söyledi.

Bhagavan aydınlanmanın çalışarak elde edilemeyeceğini de belirtti. Eğer çalışarak elde edilebilseydi, şimdiye kadar her

BHACAVAN İLE KARŞILAŞMA

çağda bunun için çaba gösteren milyonlarca spiritüelin aydınlanması gerekirdi. Aydınlanma size ancak ilahi inayet yoluyla verilebilirdi. Bhagavan kendisinden bir teknisyen olarak söz ediyor ve beynin nörobiyolojik yapısını değiştirerek insamn bilincini kalıcı biçimde aydınlatmanın mümkün olduğunu söylüyordu. Doğrusu bu çok şaşırtıcı bir iddiaydı.

Ben bu bildirime karşı hissettiğim tepkileri gözlemledim. Batı'da uzun yıllar yaşadığımdan ve satacak bir şeyleri olan gurular tarafından aldatılmaktan hep sakındığımdan zihnimde hemen kırmızı bir bayrak havaya kalktı. Aydınlanma

(13)

başkası size nasıl verebilirdi? Ve bir ömür boyu nafile bir arayıştan sonra düşündüğüm gibi, buna yeterince inanırsan, zaten aydınlanmış olduğun doğru değil miydi?

Yine de, Grace ve ben, her ikimiz de Bhagavan'ın sözleriyle güçlü bir rezonans ve kalplerimizde derin bir heyecan hissetmiştik. Sonra Amma'nın Nemam'daki doğum günü dar-şanmda bulunduk, burada halka ilk dîkşalar verildi, ondan hemen sonra da bir hafta süren "mukti" programına kaydolduk ve orada birkaç dîkşa daha aldık. Bu süreçte Grace'in şaşırtıcı bir değişim-dönüşüm geçirişini ve bunun sonucunda aydmla-nışmı izledim.

Her ikimiz de uzun bir zamandır spiritüel bir yolda bulunuyorduk ve her türlü meditasyonu, psikoterapiyi, şifa tekniğini ve metafîziksel öğretiyi sadakatle uygulamıştık, ama her ikimiz de burada meydana gelene yakın bir şeyi hiç

deneyimle-memiştik. İkimiz de Hindistan'a gelmemizin asıl nedeninin bu olduğunu kalben biliyorduk.

Grace'in aydınlanmasından sonra Bhagavan ile konuşma fırsatı bulduk ve bu sırada ona benim neden Grace gibi aydınlanmadığımı sordum. Bhagavan bana, eğer istersem bunu

he-P

AYDINLANMA FENOMENİ

men sağlayabileceğini, ama eğer aydınlanma sürecim biraz daha yavaş ilerlerse insanlığa daha büyük bir hizmette bulunabileceğimi söyledi. Eğer bu süreci çok hızlı geçirirsem, onu yeterince derinlemesine gözlemleyemeyecektim. Ruhumun amacı, kısmen, bunu öğretebilmek ve bu konuda yazmaktı.

Bu yeni açıklama karşısında ferahlamış ve heyecanlanmıştım. O ana kadar acaba bende bir yanlışlık mı var, yeterince hazırlanmadım mı, yeterince hak etmiyor muyum diye kay-gılanmıştım; zihnim, istediğini düşündüğü bir şey

gerçekleşmediğinde hep yaptığı gibi sayısız açıklama üretmişti. Bhaga-van, yapmam ya da yapmamam gereken hiçbir şeyin olmadığı ve aydınlanmamın yakında gerçekleşeceği konusunda bana güvence verdi. O anda, her nedense, arayışımın artık sona erdiğini hissettim. Tüm yaşamım boyunca insanlığın Altın Çağ'a

geçişine yardımcı olma ihtiyacı duymuştum ve çalışmamın bir sonraki düzeyi şimdi başlayabilirdi. "Senin bir kaderin var" dedi, Bhagavan bana, "ve o

gerçekleşecektir."

Bhagavan'm Altın Çağ'ı başlatacak temel bir vasıta olabileceğine inanıyorum. Ancak, onun da vurguladığı gibi, "Kalki" terimi sadece onu değil, insanlığın içine girmekte olduğu kolektif avatarik bilinci ifade eder. Her birimiz

aydınlandığımızda bu Kalki bilincine gireceğiz. Bu kitap insanları nörobiyolo-jik bir işlemle-süreçle aydınlatmayı öğrenmiş olan belli bir avatarın öyküsü olarak görülebilir. Ama bu aynı zamanda, yeni bir çağın doğuşu yaklaşırken tüm insanlığı uyandırmak için dünyaya inen avatarik mevcudiyetin benzeri görülmemiş bu inişinin öyküsüdür.

Bhagavan insanlığın kütlesel bir aydınlanmanın eşiğinde bulunduğunu iddia etmektedir, belki bu Sri Aurobindo'nun ve Ana'nın supramental kuvvetin inişi olarak gördükleri şeye benzemektedir. Bhagavan, bir kez aydınlanmış insanların "kritik

32

BHACAVAN İLE KARŞILAŞMA

kütle"sine erişildiğinde kütlesel aydınlanmanın başlayacağını söylemektedir. Bhagavan'ın misyonu bu kritik kütleyi hazırlamaktır, ki sonra onlar dünyanın geriye kalanını aydınlatabilsinler. Bu gerçekleştiğinde, bu bugün karşımızda çok ağır bir biçimde beliren çevresel, siyasi, sosyal ve ekonomik krizleri kolayca çözecektir.

"Aydınlanmak çok kolaydır" diye bitirdi sözlerini Bhaga-van, "ve herkes aydmlanmalıdır." Ben bu kitabın birçok kişiyi bunu yapmaya teşvik edeceğini umuyorum. Bhagavan, "Sonuçta" diyor, "bu enkarne olmuş ruhlar olarak bize sunulan gerçek ruhsal zenginliklerin sadece başlangıcıdır."

Bunu izleyen günlerde her gün çevremde meydana gelen olağanüstü mucizelere tanık oldum; bunları sadece Bhagavan değil, aydınlanmış diğer kişiler de yapıyorlardı ve bu mucizeler fiziksel şifaları, ilahi yardımı, kurak topraklara yağmur

yağdırmayı ve yeni ölmüş kişileri diriltmeyi içeriyordu. Hepsinin içinde en şaşırtıcı mucize, aydınlanma sürecinden geçen birisini izlemekti.

(14)

insanlığın tekâmül tarihiyle ilgili araştırmam beni bir Değişim'in yakın olduğuna ve yeni bir insanlık türünün doğmakta olduğuna ikna etmişti. Burada, tarihin gözlerimin önünde yazıldığını görüyordum! Aydınlanma çalışmasının bu aşamasının bir yıl önce, 2003 Ağustosu'nda başlamasından bu yana birkaç bin kişi aydınlanmıştı ve bu sayı hızla artmaya devam ediyor.

Bu her birimiz için kişisel olarak ne anlama gelmektedir? Eğer buraya kadar okuduysanız, belki kendi ruhunuzda bu ilahi armağanı isteyen yankıları

hissetmeye başlıyorsunuz. Siz bu özgürlük yolculuğuna nasıl başlayabilirsiniz? İnsanın durumuna özgü kontrolden ve sınırlamalardan nasıl kurtulabilirsiniz? Bunun için, önce aşağıdaki bildirimler üzerinde

derinle-B

AYDİNLANMA FENOMENİ

meşine düşünüp, daha ileriye gitmeden önce onlarla rezonansa girip girmediğinizi görmek isteyebilirsiniz:

* İnsanın benliği ya da egosu ayrılık için programlanmıştır, ki bu insanın ıstırabının nedenidir.

* Aydınlanma egodan öze geçiştir.

* Aydınlanma ilahi inayetle gerçekleşebilecek nörobiyolo-jik bir olaydır. Dünyadaki tüm spiritüel uygulamalar bu olanak için sadece bir hazırlıktır. * Gezegenimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. İnsanlığı ancak küresel bir aydınlanma kurtaracaktır.

* İlahi inayet bunu mümkün kılmak için dünyaya inmiştir. Aydınlanma artık kitlelere sunulmaktadır.

* Şimdiden birkaç bin insan -bunun için yıllarca hazırlanmadan ve uğraşmadan- aydınlanmıştır.

* Dünyanın şimdi bunu bilmesi gerekmektedir. Başka bir şey için artık vakit yoktur.

.W 3

Süreç. Başlıyor

Grace'in aydınlanmasından altı ay sonra, 2004 Şubatı'n-da, yine Deneyim Festivali'nde bir konferans vermek için Bir' lik Üniversitesi'ne gittik. Festivalden sonra, bu kitapta yer vereceğim bilgileri toplamak için orada bir süre daha kalmaya karar verdik. Bu süreçte birçok insanın dîkşa alarak

aydınlanma sürecinden geçtiğini gözlemledik. Bu gerçekten çok şaşırtıcı bir fenomendi.

Ama, ben hâlâ kendi aydınlanma sürecimden geçmemiştim. Bu kitabı ilk yazmaya başladığımda, kitabın büyük bölümünü aydınlanmamış hal içindeyken yazmam gerektiğini, böylece aynı hal içindeki insanların durumunu daha iyi

anlatabileceğimi ve kitabın sonuna kendi aydınlanma deneyimimi anlatan bir bölüm eklemeyi düşünmüştüm. Ayrıca, aydınlanma deneyiminden sonra bir süre derin

samadhi haline girip, yazabilecek kadar iyi düşünemeyebileceğimden de biraz kaygılanıyordum.

Kitabın ilk müsveddesini Bhagavan'ın en yakın öğrencilerinden olan bir kadın rehbere gösterdiğimde ve bu düşüncemi söylediğimde, o insamn durumunu gerçekten anlayabilmem için önce bu aydınlanma sürecinden geçmem gerektiğini söyledi. Bunu yapana dek ancak kendimi ve dünyanın neye ihtiyacı olduğuyla ilgili kendi

fikirlerimi anlatabilirdim. Ayrıca İS

AYDINLANMA FENOMENİ

ben kitapta metafiziği çok kullanmıştım, oysa Bhagavan'ın öğretileri hiç de metafiziksel değildi, bunlar tümüyle deneyimle-nen empirik öğretilerdi. Bu rehber benim aydınlanmadan sonra yazı yazamayabileceğimle ilgili korkuma da sadece güldü. Zihnin sürekli gevezeliğinin yarattığı parazit olmadan, daha önce hiç olmadığı kadar iyi odaklanabilecektim.

Sorularımın altında bir güven sorunu olduğunu fark ettim. Ben zihnimin belli bir biçimde işlemesine güvenmeye alışmıştım ve "benim" olduğunu düşündüğüm aynı netliğe ve akışa erişemeyeceğimden korkuyordum. Zihnim benliğimi yitirmeyi, tasasız ve akılsız biri olmayı içeren bir vizyon üretmişti. Bunu o rehbere anlattığımda, o yine güldü ve sadece aşina olduğum tüm olumlu ilhama erişmekle kalmayacağımı, artık tüm evrenin benim kanalımla yazabileceğini söyledi!

(15)

Evreni benden ayrı, kaderimi -benim kendi çabalarımla yapmaya muktedir

olduğumdan- daha az anlamaya ve gerçekleştirmeye muktedir olarak gördüğümü fark ettim. Yaşamımın büyük bölümünü İçimdeki İlahi Mevcudiyet duygusuyla yaşamış olmama rağmen, bunu koşulsuz bir güvenle yapamamıştım. Evren'in bilinçli ve canlı bir zekâ olduğuna tam olarak inanamamıştım. Zihnimin bir yanı hâlâ, eğer "ben" yok olursa, Evren'in işlerimi berbat edeceği fikrine tutunuyordu. Ben Evren'i ilahi biçimde biünçli, en yüksek derecede zeki, sürekli tekâmül eden, eşzamanlı bir bilgelik ve güzellik kuvveti olarak deneyimleyememiştim. Bunların doğru olduğunu biliyordum, ama yine de tam olarak deneyimleyememiştim.

Metafiziksel gerçekleri araştırarak geçirdiğim onca yıldan sonra bu hâlâ benim için, büyük ölçüde, bir kavramdı.

Bir'lik Üniversitesi'nde yaşananlarla ilgili fikirlerimi kitapta anlatırken, ağırlıklı olarak öğretilere ve kavramlara dayanmış olduğumu anladım. O

öğretilerle ne kadar çok rezo-36

SÜREÇ BAŞLİYOR

nansa girmiş olursam olayım, onları doğrudan deneyimleme-miştim ve bu yüzden onlar hakkında ancak dolaylı bir metafi-ziksel perspektiften konuşabilirdim. Bu harika bir metafizikti ama direkt empirik bir deneyim değildi ve bu yüzden sadece bir kavramdı. Yazdıklarımın çoğunu yeniden yazmam gerektiğini ve ancak direkt deneyimin sonucunda yazdığımda sözlerimin etkili olacağını anladım. Ayrıca, hâlâ bilinçaltı olarak ceza veya kayıtsızlıkla ilişkili olan bir Tanrı kavramına sahip olduğumu da fark ettim. Tanrı'nin benim en iyi dostum

olabileceğine ve en yüksek mutluluğumla gerçekten ilgileneceğine tam olarak inanmıyordum. Hâlâ, sürekli olarak beni "sınayan," değerliliğimi ve sevgimi kanıtlamam için yoluma engeller koyan bir Tanrı'ya inanıyordum. Hâlâ, "en yüksek hayrım için" ıstırap çekmeye devam etmem gerektiğine inanıyordum. Benim kendi aydınlanmama gerçekten teslim olmamı engelleyen bu Tanrı versiyonuydu. Bhagavan, "İlişkiye girmeyi seçtiğimiz Tanrı versiyonunu tasarlamak bize bağlıdır," der ve kıskanç ya da cezalandırıcı bir Tanrı versiyonunun bize bu derin inayet

armağanım, yani aydınlanmayı vermeyeceğini hatırlatır.

Bunları idrak ettikten çok kısa bir süre sonra Bhagavan' in en yakın öğrencilerinden bir diğeri gelerek ertesi günden itibaren beni aydınlanma

sürecine sokacaklarını bildirdi. Normal beş günlük kurslardan farklı olarak, bu festivale katılan bizim gibi öğretmenler için daha uzun bir kurs olacaktı. Bu kurs başkalarına dîkşa aktarmaya muktedir kılınmayı da içeriyordu.

Benim grubumda yedi kişi vardı. Bu kurs on yedi gün sürdü ve gerçekten de yaşamımın en büyülü deneyimi oldu.

Şimdi anlıyorum ki, tüm yaşamımı metafiziksel öğretileri inceleyerek ve uygulayarak geçirmiş olduğumdan, zihnim

Tan-37

AYDINLANMA FENOMENİ

rı, ruh, evren ve sevgiyle ilgili kavramlarla ve aydınlanmanın nasıl olması gerektiğiyle ilgili kavramlarla doluydu. Tüm bu kavramlar yok oldu. Yaşamım boyunca deneyimlerimi önceden var olan kavramlara uydurmaya çalışmıştım. Kavramlar yok olduktan sonra şimdi gerçeği doğrudan deneyimleyebilir-dim! 'Sonra, bu kitap kendi kendini yeniden yazmaya başladı. Kendi deneyimlerimi kitabın son bölümüne bırakmak yerine, onlarla başlamaya karar verdim. Ancak kişisel deneyim onlara eşlik ederse öğretilerin etkili olacaklarını anladım. Öğretiler, deneyimin yerine geçtiklerinde sadece yararsız olmakla kalmaz, bizi zihnin tuzaklarının daha derinlerine götürürler. Ancak deneyimi yaşarken

öğretiler gerçekten özümsenebilirler.

On yedi günlük bu aydınlanma kursu sırasında yedi "dîkşa" aldım. Bir dîkşa Bir'lik Üniversitesi'nin üyeleri/rehberleri tarafından kanalize edilen, uygulamalı bir güç aktarımıdır. Dîkşa verildiğinde, o beyinde bir dizi

nörobiyolojik değişimi başlatır. Beynin ön loplarmdaki belli bölgeler aktive olurken, yan loplardaki belli bölgelerin aşırı aktifliği azalır, bu en sonunda realitenin tümüyle farklı bir biçimde algılanmasıyla sonuçlanır ki bu aydınlanma hali olarak bilinir. Buna ek olarak, iki beyin yarıküresini birbirine bağlayan sinir dokularına (cor-pus collosum) enerji verilir, bu iki yarıkürenin

(16)

senkronize olmasını ve birlikte çalışmasını sağlayarak, beynin işlevlerinin -çoğumuzda uykuda bulunan- yüzde doksanını uyarır.

Ben her bir dîkşayı aldığımda, o nörobiyolojik yapımda çok maksatlı biçimde değişimler yarattı ve bu güçlü içgörüle-rin eşlik ettiği değişik bilinç

hallerini deneyimlememe yol açtı. Bir dîkşayı izleyen zirve deneyimi genellikle altı ila on iki saat, bazen daha da uzun sürer. Bu dîkşalardan biri esnasında, yapmam gereken şeyin bu kitabı yazmak değil, kitabın kendisi

ol-38

SÜREÇ BAŞLiyOR

mak olduğunu anladım. Ben dîkşalarla ilgili kendi sürecimi ve deneyimlerimi onları okuyanların öğretileri kavrayabilecekleri ve enerjiyi hissedebilecekleri şekilde aktarmalıydım. Ama bunun için son derece açık ve dürüst olmalıydım. Sadece Bir Zihin vardır. Yaşamlarımızın ayrıntıları farklı olsalar da, her bir zihnin içeriği temelde aynıdır: Kıskançlıklar, arzular, güvensizlikler,

korkular, vb. Benim kendi sürecimi anlatmam böylece her bir kişide aynı süreci başlatabilir ve bir tür dîkşa görevi görebilirdi. Belki Bhagavan benim

aydınlanma sürecini onu yazabileceğim kadar yavaş deneyimleme-mi istediğini söylediğinde bunu kastediyordu.

Sonraki birkaç bölümde bunu yapmayı amaçlıyorum. Her bir bölüm Bhagavan'm "rehberimiz" tarafından aktarılan öğretilerini ve bunu izleyen dîkşada o öğretiye karşılık gelen deneyimi içermektedir. Ben öğretilerin birçoğunu

konuşmalar ya da diyaloglar olarak yazdım. Onlar rehberler tarafından kullanılan tam doğru sözcükler olmayabilir, ama bu tarzın okurun konuya daha çok girmesini sağlayacağını düşündüm.

Kitabın ikinci kısmında tamamen aydınlanma öğretilerine ayrılmış birkaç bölüm yer alıyor, ama o bölümlere geldiğinizde bu öğretileri içine yerleştireceğiniz daha geniş bir çerçeveye sahip olacağınızı umuyorum.

Ben Bhagavan'm mevcudiyetinin sürecin zamanlamasından, dîkşa deneyimlerimi düzenlemeye ve bu yazılardan akan yaratıcı enerjiyi esinlendirmeye dek tüm süreçte rol oynadığını hissettim. Aydınlanmadan sonra tasasız ve akılsız biri haline geleceğimle ilgili korkuma gelince, bu konuda söyleyebileceğim tüm şey, zihnimin daha önce hiç bu kadar keskin, bu kadar odaklanmış, yeni ifade

biçimlerine bu kadar açık olmamış olduğudur.

Sizden bu yolculuğa kendi verdiğiniz karşılıkları derinle-39

AYDINLANMA FENOMENİ

meşine hissetme niyetiyle girmenizi rica ediyorum. Belki Amma ve Bhagavan ile de bir bağ kurmak ve kendi sürecinize başlarken onların inayetini davet etmek

isteyebilirsiniz. Bunun kimsenin dinî inançlarıyla çatışması gerekmez. Aydınlandığınızda Tanrı'nm -sizin yüzünüz de dahil olmak üzere- tüm bu ayrı yüzlerinin aynı Bir'liğin bir parçası olduklarını idrak ediyorsunuz. Ya da kendi Tanrı ya da Tanrısallık kavramınızdan bu yolculukta size rehberlik yapmasını isteyebilirsiniz.

Bir'lik Üniversitesi'nde kullanılan ve yararlı olabilecek bir mantra var. O "moolamantra" olarak bilinir. Amma ve Bhagavan'ın avatarik bilinci de dahil olmak üzere, tüm tezahür etmemiş ve tezahür etmiş formları içinde ilahi bilinci uyandıran bu mantra şöyledir:

"OM Satchidananda Parabrahma Purushottama Paramatma Shri Bhagavati Sameta Shri Bhagavate Namaha"

40 4

Zihnin Lağımları

Öğretmenimiz ve rehberimiz, Bhagavan'm öğretilerini bize anlatmaya başladığında "Zihin bir lağım gibidir" dedi. "Biz onun üstünü altın bir kapakla örteriz, ama aradan pis koku yine de sızar. Bu koku tüm evi doldurur, ama biz altın kapağa hayran olmakla o kadar meşgulüzdür ki bu kokuyu algılamayız. Biz kim olduğumuzu bilmeyiz. Altın kapak diğer kişilerin bizimle ilgili kavramından oluşur ve biz kendimizden böyle söz ederiz. Kendimizle ilgili bu imajlara bağlanırız."

"Lağımı temizlemek yerine," diye devam etti rehberimiz, "altın kapağa bakıp dururuz, ki bu bizi kendimiz olarak bildiğimiz ve umarsızca örtüp maskelemeye çalıştığımız tüm mutsuz, kendine-hizmet-eden, sevgisiz güvensizliklerden,

(17)

kıyaslamalardan, yargılamalardan, şehvetlerden ve acıdan uzaklaştırır. Birisi bize ne kadar yararlı olduğumuzu söyler, böylece kendimizi ne kadar boş

hissedersek hissedelim, kendimizi iyi hissetmek için gidip herkese yardım etmeye çalışırız. Biz kirli olduğumuza inanırız, bu inancı çevremizdeki dünyaya

yansıtırız, böylece insanlar bize hak ettiğimize inandığımız biçimde davranırlar. Biz daima kendimizle ilgili kavramlarımızı güçlendiririz.

"Bu kavramlar odanın ortasındaki ölü bir sıçan gibidir. Biz onu süpürüp halının altına sokarız, ama pis koku

kaybol-AYDINLANMA FENOMENİ

maz. Böylece onun üzerine daha büyük bir halı örter ya da havaya bir parfüm sıkarız, ama en sonunda pis koku daha güçlü bir biçimde ortaya çıkar. Bizim o sıçanı bulup odadan çıkarmamız gerekir.

"En büyük pis koku spiritualite ve aydınlanma kavramlarımızdan gelir. Aydınlanma deneyiminin yerine aydınlanma kavramlarını geçiririz. Aydınlanmanın bir aziz gibi olmak olduğunu düşünür, böylece azizliğe erişmeye çalışırız. Aydınlanmanın bilgilenmek olduğunu düşünür, bilgiye erişmeye çalışırız. Aydınlanmanın

kusursuzluk olduğunu düşünür, kusursuzluğa erişmeye çalışırız. Sonuçta kendimizi zihnimizin -tüm kavramlarımızın, beklentilerimizin ve ideallerimizin-

hapishanesine sokarız.

"Dîkşa verildiğinde o tüm bu benlik-kavramlarmızı yarıp geçer. Eğer bu kavramları bırakmaya ve aydınlanmamış halinizde kendinizle ilgili gerçeği dürüstçe görmeye başlayabilirse-niz, bunun yardımı olur. Kendi maskelerinize, imal ettiğiniz tüm duygularınıza, kendinizi-suçlamalarmıza ve tüm

güvensizliklerinize bakmaya başlayın. Ancak siz kendinizi olduğunuz gibi, gerçekten gördüğünüzde ilahi inayet gelebilir.

"Biz kendimizi savunmasız bir biçimde gördüğümüzde, en derin korkularımızın ortaya çıkmalarına izin verdiğimizde artık kendimiz ve başkaları için tehlikeli olmayız. Paradoksal bir biçimde, ancak çirkinliğimizi kabullendiğimizde

gerçekten özgür olabiliriz. O zaman küçük bir çocuk gibi oluruz. Aı-tık altın kapakla pis kokuyu örtmeye ihtiyaç duymaz, onun yerine gidip o lağımı

temizleriz. İşte ilk birkaç dîkşa bunu yapacak" diye ekledi rehberimiz. "Onlar bu lağımları açmanıza yardımcı olacaklar.

"O lağımları temizlemek sadece dürüst bir gözlem meselesidir. Bu bir soğanın kabuğunu soymak gibidir. Soğanın

ka-

P-ZİHNİN LAĞIMLARI

buğunu soyarsınız, ama en dibine indiğinizde bile o hâlâ bir kabuktur.

Aydınlanma soğanın yok olması anlamına gelmez, o artık ardına saklanacak bir soğan kavramı olmadığı anlamına gelir. Biz korkularımızı görürüz, ama onlar bizi yönetemezler, şehvetlerimizi görür ama onları örtbas etmeyiz,

güvensizliklerimizi görür ama onları kabulleniriz.

"Bizim lağımlarımızın en dibine inmemiz gerekmez," diye devam etti rehberimiz. "Bu kusursuzluk travmasıdır. Eğer nevrotik dramlarımızı sonuna dek görebilirsek, bu yeterli olur. O zaman ilahi inayet gelir. Ama onun nasıl ve ne zaman

geleceğiyle ilgili bir beklenti oluşturmamalısınız."

Rehberimiz sonra bana bakarak, "Metafîziksel bilgi ile empirik deneyim arasında bir fark vardır" dedi. "Biz bir 'ruh' idealini metafîziksel olarak yaratır ve sonra bu ideal imajı tutturup sürdürmeye daha çok çalıştıkça zihnimizde muazzam bir çatışma yaratırız. Kusursuzluk imajımız ne kadar büyükse, kendimizi ondan o kadar uzak buluruz, takmak zorunda olduğumuz maskeler o kadar büyük olur ve o kadar çok çatışma yaşar ve acı çekeriz. Spiritüel yolda ne kadar uzun bir zamandır bulunuyorsak, o kadar çok kavram oluşturmuşuzdur ve onları bırakmak o kadar zor olur.

"Empirik bilgi, içinde bulunduğunuz anı deneyimlerken kendinize karşı dürüst olmanızla ilgilidir. Kendinize karşı ne kadar dürüst olursanız, aydınlanmamış kişinin nasıl maskelerden, beklentilerden ve ideallerden oluştuğunu ve tüm

bunların derin güvensizlikleri, kendini-suçlamaları, temeldeki yalnızlığı ve ruh kaybını örtbas etmek için olduğunu o kadar çok göreceksiniz. Bununla başlayın, bunu araştırın. Bu çirkinlik çekirdeğine ne kadar derinlemesine girerseniz,

(18)

ondan o kadar az korkacaksınız ve hissettiğiniz çatışma ve ıstıraptan o kadar çok kurtulacaksınız."

43

AYDINLANMA FENOMENİ

Ben deneyimin enginliği içinde zihnimizin çok küçük bir şey olduğunu fark ettim. Tüm evren akıp geçerken biz küçük düşüncelerimize tutunuyoruz. Gerçek çok sade ve basit olduğu halde, metafiziksel kavramların bizi boğmalarına izin veriyoruz. Aydınlanmış bir kişi bir ağaca baktığında sadece bir ağaca bakmaktadır.

Aydınlanmamış kişi o ağaç hakkında "Ah, kozmik birleşme yaşıyorum, bu ağaçla bir oldum," gibi kavramlar oluşturur. Oysa olacak bir şey yoktur. Aydınlanma

realiteyi olduğu gibi görmektir.

"Bazen kendimize acıyıp dururuz" der, kadim bir Ojib-way deyişi, "ve bu sırada büyük rüzgârlar bizi gökyüzünde bir uçtan bir uca götürürler."

***

İlk dîkşa o akşam verilecekti. Rehberimiz bu dîkşamn amacının zihnimizin lağımlarını incelememizi sağlamak olduğu konusunda bizi tekrar uyardı. Bir

alkolik "dibe vurana" dek alkole olan tutsaklığından kurtulamazdı. Aynı şekilde, zihnimizin esaretini tam olarak deneyimlemedikçe özgürlüğü aramazdık.

Öğretilerin verildiği salonda otururken, içeri iki rehber daha girdi. Onlar kendilerini Bhagavan'ın enerjisine açmaya başladıktan sonra yüksek vecit hallerine girmeye başladılar ve bedenleri Bhagavan'ın inayetinin kanalları haline geldi. Biz birer birer gidip onların önüne oturduk ve bu dîkşacı rehberler ellerini başlarımıza koyarak nörobiyolojik yeniden-yapılan-dırma sürecini başlattılar.

Dîkşayı aldıktan sonra bize odalarımıza gidip yatmamızı söylediler. Yatağımda uzanırken, yavaş yavaş içimde büyük bir huzursuzluk hissetmeye başladım. Sosyal dış kişiliğim

da-44

ZİHNİN LAĞIMLARI

ğılmaya başladı ve insanları manipüle etmek ve istediklerimi elde etmek için onlarla oynadığım oyunları ayrıntılı olarak görmeye başladım, tüm bu süreçte kendimle ilgili iyi, sevecen, bilge, dürüst ve spiritüel bir imaj sunmaya çalıştığımı da gördüm. Yargılamalarımı ve kıyaslamalarımı, kıskançlıklarımı ve içerlemelerimi gördüm, yine bu süreçte kendimi ruhen tekâmül etmiş olduğuma umarsızca inandırmaya çalıştığımı da gördüm.

Saldırganlığımı ve hiddetimi izledim, sonra onları bastırı-şımı izledim. Dışsal olarak hâlâ içerleyerek, içsel olarak hâlâ suçluluk duyarak bağışlamaya

çalışırken zihnimde meydana gelen çatışmaları izledim. Kusursuz olma, özel olma, benzersiz olma ihtiyacımı izledim. Yıllar boyunca büyük bir özenle oluşturmuş olduğum ve üzerine titrediğim spiritüel kimliğime yönelik gerçek ya da hayali saldırılara karşı savunmacı bir biçimde tepki gösterişimi izledim.

Zihnimin sağlıksız işleyişine ve "çirkinliğine" büyük bir dehşetle tanık olmaya başladım, ki Bhagavan bunu her türlü ben-merkezci faaliyet olarak tanımlar. Bunun en spiritüel güdülere bile uzandığını görebiliyordum. Ben iyi davranmaya ko-şullandırıldığım için mi iyi davranıyordum? Bir aziz gibi davranmaya

çalışarak birilerini etkilemeye mi çalışıyordum? Hayır demeye korktuğum için mi insanlara yardım ediyordum? Karşılığında sevgi görmek istediğim için mi

seviyordum? Bilge ve harika biri olarak mı tanınmak istiyordum? Kendimi içsel olarak çok boş hissettiğim için mi bir seminerden diğerine koşuyor, kendimi yoluma çıkan her "yüksek" şeyle dolduruyor-dum? Benlikten kurtulmaktan söz ederken, bunu kurduğum spiritüel binada bir başka yapı taşı olarak kullanmak için mi yapıyordum? Tanrısal Olan'm hizmetinde olduğumu belirtirken bile, yaşamımın yönetiminin tamamen bende olmasını mı

4.)

AYDINLANMA FENOMENİ

istiyordum? Aydınlanmaya bile kendi çabalarımla erişmek ve böylece en sonunda aydınlanma tacını kendi kafama gururla takabilmek mi istiyordum?

Tüm yaşamımın ne kadar muhtaçlık ve gerçeklikten yoksunluk içinde geçmiş olduğunu gördüm. Kendim olduğumu düşündüğüm bu harika kişiliğin

zihnin-kontrolündeki bir robottan başka bir şey olmadığını gördüm. Gözlemlemeye devam ettikçe, yıllar içinde kendi çevremde bir dizi kimlik oluşturmuş olduğumu fark

References

Related documents

The buyer specifies certain documents (including a title document) from the seller before the bank is to make payment, and the seller is assured that payment will be received after

To understand how the cross-cultural collaboration between the developed market and emerging economies promotes an IGVC through the innovation and technology transfer, this study uses

tion about possible changes to the regulation of compounded medicines. The long-term exposure of these children to bioT has resulted in virilisation, which will not resolve

Proportionally, for the amino acids quantified in this study, proline was observed to make up from 14.4% (Grenache Blanc) to 69.21% (Merlot) and on average 35.7% of the

whereas our patients were drug naïve and with recent onset of disease. These factors may explain the lower frequency of EDS in our group of patients. The main strength of this study

HYD: Triathlon, Swimming Marathon LVC LVC: Canoe/Kayak Slalom MRC MRC: Cycling Road y g MMR MMR--MRW MRW: Marathon,Race Walks RBF RBF: Shooting (Range) RBH. RBH: Shooting (Trap

Програма навчальної дисципліни Переклад у галузі металургії, економіки і менеджменту (англійська мова) Галузь знань: 03 Гуманітарні науки Спеціальність:

Using the Deseasonalizing Deseasonalizing Time Series Time Series to Identify Trend. to