• No results found

Anthony Giddens-Kapitalizm Ve Modern Sosyal Teori

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anthony Giddens-Kapitalizm Ve Modern Sosyal Teori"

Copied!
386
0
0

Loading.... (view fulltext now)

Full text

(1)
(2)

ANTHONY GIDDENS

(3)

ANTHONY GID D EN S 1938'de Londra'da doğdu. Hull Üniversilesi'ndc sosyoloji ve psikoloji öğrenim i gördü. London School o f Econom ics’de yüksek lisans, Cam bridge O niversitesi’nde doktora yaptı. 1961 yılından itibaren dünyanın b irço k ülkesindeki üniversitelerde ders veren Giddens. 1 9 8 6 ’da Cam bridge Üniversitesi’nde profesör oldu. Yaşayan en etkili toplumsal kuram cılardan olan, çeşitli ödüllerin sahibi Giddens’ın Türkçe'ye çevrilm iş bazı kitapları şunlardır: M ahrem iyetin Dönüşümü (A ynnu, 1 9 9 4 ); Sosyoloji: E leştirel B ir Y aklaşım (Birey, 1 9 9 4 ); M ax W eber Düşüncesinde Siyaset ve Sosyoloji (Vadi, 1 9 9 6 ); M odernliğin S o n u çlan (A ynnu, 1 9 9 8 ); ile ri T oplam ların S im } Y apısı (Birey, 1 9 9 9 ); T oplu­ mun Kuruluşu (Bilim ve Sanat, 1 9 9 9 ); Üçüncü Yol-Sosyal D em okrasinin Yeniden D irilişi (B irey, 2 0 0 0 ); Elimizden K a ç ıp G iden D ünya (Alfa, 2 0 0 0 ); Sosyoloji (Ayraç, 2 0 0 0 ); M odernliği A nlam landırm ak (Alfa, 2 0 0 1 ); Sağ ve Solun Ötesinde (M etis, 2 0 0 2 ); Sosyal Teorinin T em el P roblem leri (Paradigma, 2 0 0 5 ).

Capitalism and m ode m social theory

An an alysis o f the writings o f M arx, Durldieim an d M ax W eber © 1984 Cambridge University Press

İletişim Yayınlan 1367 • Politika Dizisi 74 ISBN-13: 978 -9 7 5 -0 5 -0 6 3 0 -3

© 2009 İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2009, İstanbul 2. BASKJ 201 0 , İstanbul ED/TÖR Kıvanç Koçak

DlZt KAPAKTASARIMI Utku Lomlu KAPAKSuat Aysu;

UYGULAMAHüsnü Ahbas DÜZELT!Ceren Kınık BASKI ve C İL TSena Ofset

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi В Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11 Topkapı 3 4010 İstanbul Tel: 2 1 2 .6 1 3 03 21

İletişim Yayınları

Binbirdirek Meydanı Sokak İletişim Han No. 7 Cagaloğlu 3 4 1 2 2 İstanbul Tel: 2 1 2 .5 1 6 22 6 0 -61-62 • Faks: 2 1 2 .5 1 6 12 58

(4)

ANTHONY GIDDENS

Kapitalizm ve

Modern

Sosyal Teori

Marx, Durkheim ve

Max Weber’in Çalışmalarının

Bir Analizi

Capitalism and modem social theory

An a n a ly sis o f th e w ritin gs o f M arx, D u rkh eim a n d M ax W e b er

(5)
(6)
(7)
(8)

İçindekiler

Teşekkü r... -...

9

Ö nsöz...

11

G ir iş ...

.1 7

K I S I M

1

Marx

1. Marx'in Erken Dönem Yazıları... — ...

27

2 . Tarihsel Materyalizm ...

51

3. Üretim İlişkileri ve Sınıfsal Yapı...

75

4 . Kapitalist Gelişme Teorisi. ...

91

k i ş i m 2

Durkheim

5 . Durkheim'ın Erken Dönem Çalışmaları— ...

119

6 . Durkheim'ın Sosyolojik Yöntem Anlayışı...

143

7 . Bireycilik, Sosyalizm ve "Meslek Grupları"...

161

(9)

K I S I M

Max Weber

9 . Protestanlık ve Kapitalizm...

197

1 0 . VVeber'in Metodolojik Yazıları _...

217

1 1 . Sosyolojinin Temel Kavramları...

235

1 2 . Rasyonelleşme, "Dünya Dinleri" ve Batı Kapitalizmi...

267

K I S I M

4

Kapitalizm,

Sosyalizm ve Sosyal Teori

1 3 . Marx'm Etkisi. ... — .... ...

„ 291

1 4 . Din, İdeoloji ve Toplum.. ...

, 319

1 5 . Toplumsal Farklılaşma ve İşbölümü...

345

Sonsöz: Marx ve Modern Sosyoloji...

371

(10)

Teşekkür

Bu kitabın bazı bölüm leri için seçtiğim m akaleleri okuyan ya da yorumda bulunan aşağıdaki kişilere m innettarlığım ı belirt­ mek isterim : Jo h n Barnes, Bail Bernstein, Jo h n Carrol, Percy C ohen, N orberl Elias, Geoffrey Ingham , Terry Jo h n so n , Gavin M ackenzie, Ilya Neustadt ve Irving Zeitlin. Bütün m etni göz­ den geçirenlere ise ayrıca teşekkür etm em gerekir: M artin Alb- row, Tom Bottom ore, David Lockw ood, Steven Lukes ve Jo h n Rex. Ayrıca Barbara Leonard, Laurette M ackenzie ve Brigitte Prentice; ve karım Ja n e Giddens'a teşekkür ederim.

(11)
(12)

Önsöz

Die Vernunft hat immer existiert, nur nicht immer in der vernünftigen Form.

Ma r x*

Bu kitap, sosyologlar arasında yaygın bir kanı olan, çağdaş sosyal teorinin köklü bir revizyona ihtiyacı olduğu görüşü et­ rafında yazılm ıştır. Böyle b ir revizyon m o d em sosyolojinin tem el referans çerçevelerini oluşturan yazarların çalışm alarıy­ la başlamalıdır. Bu bağlamda özellikle üç yazar önem kazanır: M arx, D ürkheim ve W eber. Bu kitapta iki temel amacım var: İlk olarak, bu üç yazarın sosyolojik düşüncelerinin titiz, ancak kapsam lı bir analizini yapmak; ikinci olarak, M arx’m karakte­ ristik görüşleri ile diğer iki yazarın görüşleri arasındaki bazı temel farklılıkları incelem ek. “M arksist sosyoloji” ve “bu rju ­ va sosyolojisi” ilişkisi üzerine genel bir değerlendirme yapma­ yı düşünm üyorum . Ancak kitabın, bu konud aki tartışmaları kuşatan, oldukça dolambaçlı iddialar ve karşı-iddialan açıklı­ ğa kavuşturmaya yardımcı olacak hazırlık niteliğinde bir göre­ vi başaracağını umuyorum. Yakın dönem bilim sel çalışm alar­ da bu üç yazarın yazılarının temel boyu d an aydınlatılsa bile, analizim in bu alanda yapılmış bazı çalışm alardan büyük ölçü­ de farklı olduğuna inanıyorum.

Kuşkusuz, bu kitapta incelenen yazarlann çalışm alannın sos­ yolojide vücut kazanm ış toplum sal düşünce akım lann ın en

(13)

önemlileri olduklarım iddia etmiyorum. Aksine, 1 8 2 0-1920 yıl­ lan arasındaki yüz yıllık dönemde toplumsal düşüncenin en be­ lirgin karakteristik özelliği, pek çok farklı sosyal teori biçim inin geliştirilm iş olmasıdır. M arx’m çağdaşlan Tocqueville, Comte ve Spencer gibi isimlerin çalışm alan modem sosyolojinin prob­ lemleriyle ilişkisini belirli ölçüde sürdürmektedir ve onlan bu kitapta ayrıntılı bir tartışma konusu olarak almak muhtemelen daha mantıklı olacaktı. Kısmen yer darlığı yüzünden, kısmen de M arx’in günüm üzdeki etkisinin bu yazarlarınkinden çok daha kapsamlı olması (daha doğrusu, M arx’in çalışm alarının daha geniş bir entelektüel içeriğe sahip olması) nedeniyle böyle bir karara vardım. Aynca egemen m odem sosyal teori alanlan- nın çoğu, ciddi ara değişiklikler ve eklemeler yapılsa da, sonuç­ ta kitapta odaklandığım bu üç yazara götürülebilir. Marx’m ça­ lışmaları açıkça çağdaş neo-M arksist anlayışların temel kaynağı­ dır. Durkheim’m yazılan “yapısal-işlevselciligin” egemen ilham kaynağı olarak alınabilir. En azından m odem fenom enoloji tür­ lerinin kaynaklan doğnıdan veya dolaylı olarak Max W eber’in yazılarına kadar götürülebilir. Ayrıca sosyal tabakalaşma, din sosyolojisi gibi çok özel sosyoloji alanlarında Marx, Durkheim ve W eber’in etkisi temel önemde olmuştur.

D u rk h eim ’ın, arkad aşı ve m eslek taşı H am elin’le b irlik te Kant üzerine yazdığı kitabının girişinde belirttiği gibi, fark­ lı bir dönem in fikir adam larının düşüncelerini betim sel ola­ rak ortaya koymak isteyen biri belirli bir ikilem le karşı karşı­ yadır. Ya yazann çalışm alarındaki term inolojiyi kullanır ya da onun terim lerini bilinçli olarak m odernleştirir ve böylece ana­ lizinin ilgili yazarın fikirlerini doğra olarak yansıtmaması ris­ kiyle karşı karşıya kalır. Bu ikilem M arx, D urkheim ve W e­ ber’in toplum sal d ü şü n celerin in günüm üzle ilişk isin i an a­ liz ederken ciddi problem ler yaratmadı. Bu tür sorunların ya­ şandığı durumlarda asıl deyim leri olduğu gibi bırakmayı ter­ cih ettim. Ancak bu kitapta çalışm aları analiz edilen yazarlar örneğinde, yaşanan temel güçlükler kültürel olarak Almanca veya Fransızca’ya özgü terim lerin İngilizce kullanım larıyla il­ giliydi. G eist ya da représentation collective gibi terim lerin

(14)

tn-gilizce’de tam karşılıkları yoktur ve bu terim ler ilgili dönem ­ de Britanya, Almanya ve Fransa arasındaki bazı gelişme fark­ lılıklarını yansıtır. Bu sorunları, asıl m etinlerde yer alan özel anlam farklılıklarına gereken dikkati göstererek ve alıntılar ya­ parken m evcut İngilizce çevirilerde sıkça düzeltm eler yaparak çözm eye çalıştım .

Elinizd eki kitap eleştirel değil açık lay ıcı ve karşılaştırm a­ lı bir çalışm adır. M üm kün olduğu ölçüde “şim diki zaman” ka­ lıbını kullanarak, bu yazarların günüm üz açısından önem ini vurgulamaya çabaladım . M arx, D ürkheim ve W eber’in çalış­ m alarındaki zayıflıkları veya belirsizlikleri ortaya koymak ye­ rine, her birinin yazılarındaki iç bütünlüğü gösterm eye uğraş­ tım. A ynca bu üç şahsiyetin yazılarında yer alan düşüncelerin kaynaklarını ortaya çıkartacak bilim sel bir gezintiden m üm ­ kün olduğu kadar uzak durdum. A ncak üçü de polem ikçi bir tarzda yazdığı için, diğer yazarlar ve düşünce geleneklerine re­ feranslardan tamamen kaçınm ak m üm kün olmadı. Burada ça­ lışm aları analiz edilen üç yazarın toplum sal ve tarihsel “kök­ lerini” bir ölçüde öne çıkardım , çünkü bu onlann yazılarının uygun bir yorum u için önem liydi. Bu üç adam ın kişilikleri çarpıcı karşıtlıklar sergiler ve bu karşıtlıklar kuşkusuz onların sosyal teorilerinin açıklanm ası bakım ından önem lidir. Fakat bunları dikkate almadım, zira asıl am acım kitapla ele alman yazıların “nedensel” kaynaklarını ayrıntılı olarak analiz etm ek değildi. Sadece üçü arasındaki bazı karm aşık entelektüel iliş­ kileri ortaya koymaya çalıştım.

So n u ç bölü m lerin d e, D urkheim ve W eb e r’in çalışm aları­ nı doğrudan karşılaştırm ak yerine, M arx’m yazılarını referans noktası olarak aldım . M arx'in yazılarıyla D urkheim ve W e­ ber’in yazıları arasındaki yakınlıklar ve farklılıkları değerlen­ dirm ek M arx’in ilk çalışm alarının gecikm eli yayımı nedeniy­ le zordur. Nispeten yakın bir dönem de, D urkheim (1 9 1 7 ) ve W eber’in (1 9 2 0 ) ölüm ünden yaklaşık on yıl sonra yaşanana benzer biçim de, M arx’in yazılarının fikri içeriğini onun d ü ­ şüncesini değerlendirebilm ek için temel önem de olan, ancak yazıldıklarından yaklaşık yüzyıl sonra basılabilen çalışm aları

(15)

ışığında ele alm ak m üm kün olm uştur. M arx’in yazılarına iliş­ kin açıklam am da, savaş sonrası birçok Marksist bilginin tiran- laştırdıgı Marx’in “genç” ve “olgun” dönem çalışm aları diko- tom isinden uzak durmaya çalıştım . 1 8 5 7 -5 8 ’de K apital'e ha­ zırlık olarak yazdığı n otlar ( G ru n d risse d er K ritik d er p o li­

tischen Ö k on om ie) d ik katlice incelendiğinde, M arx’in erken dönem yazılarındaki perspektifini aslında terk etmediği açık­ ça görülür. Ancak pratikte bu gerçeği takdir edenler M arx’in d üşü ncesini analiz ed erken , d iğer yazılarını dikkate alm a­ dan, sadece bazı yazılarına yoğunlaşma eğilimi gösterirler. Ben M arx’in çalışm asında K apital'in temel yerini koruyarak daha dengeli ve bütüncül bir analiz yapmaya çalıştım.

M arx bir tarafa bırak ılırsa, D urkheim gibi kaderi sü rekli yanlış anlaşılm ak olan çok az toplum felsefecisi vardır. Durk- heim ’ın teorik yazıları yaşadığı dönemdeki çoğu eleştirm en ta­ rafından kabul edilem ez, m etafizik bir “grup aklı” terim inin cisim leşm esi olarak alınm ıştır. Daha yakın dönem deki olumlu yorumlarda bu yanlış anlama büyük ölçüde giderilmiş, ancak bu sefer tüm vurguyu fiilen D urkheim ’ın “işlevselcilik” anlayı­ şına yapan bir başka yorum geçirilm iştir. Bu kitapta D urkhe- im’ı bir tarih felsefecisi olarak kurtarm aya çalıştım . D urkhe­ im sosyolojide tarihsel boyutun tem el önem ini her zaman vur­ gulamıştır ve bu vurgunun D urkheim ’ın düşüncesi hakkında genelde yapılandan oldukça farklı bir değerlendirmeye götür­ düğüne inanıyorum . D urkheim esasen “düzen problem i”yle

d eğ il, belirli b ir toplum sal değişm e anlayışından hareketle

“düzenin değişen doğası problem i”yle ilgilenmiştir.

W eber’in yazılan bu kitapta analiz edilen yazıların belki de en karmaşık olanıdır ve onları genel düzeyde ele almak kolay değildir. Bu özelliğin, W eber’in çalışmasındaki temel tutarlılığı kavramaya yönelik bazı ikincil açıklamalan başarısızlığa ittiğini düşünüyorum. W eber’in katkılannın çeşitliliğinin onları tek bir yazılar toplamı kılan epistem olojik ilkelerin bir ifadesi olduğu­ nu söylemek sadece görünüşte bir paradokstur. W eber’in fark­ lı alanlardaki farklı yazılannı birleştiren temel hareket nokta­ sı onun radikal yeni-Kantçılıgıdır. Bazı önemli noktalarda, W

(16)

e-ber’in sosyal teorisi ile Durkheim ve M arx’in teorileri arasın­ da giderilmesi olanaksız farklılıklar yaralan da bu özelliktir. Bu farklılıklardan bir kısmı son bölümlerde analiz edildi.

M u htem elen son bir n oktan ın daha b elirtilm esi gerekir. Sosyologların her zam an teorilerin form üle edildikleri top­ lum sal bağlam ların bilincind e olm aları gerektiğine inanıyo­ rum. Ancak bunu vurgulam ak, belirli bir anlayışın “geçerli­ liğinin” sadece onu yaratan koşullarla sınırlı olduğu şek lin ­ deki tam am en rölativist bir konum u benim sem eyi gerektir­ mez. M arx’in yazılarının kaderi bunun bir kanıtıdır. M arx’in teorisinin kapitalist gelişm enin ilk evresinde formüle edildi­ ğini ve Batı Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin sonraki dene­ yim lerinin, ilk kez M arx’in ana çerçevesini oluşturduğu dü­ şünceden özünde farklı bir M arksizm yorum unu b içim len ­ dirm eye hizm et ettiğini öne sürdüm. Her pratik teori biçim i kendi Aziz Paul’üne sahiptir ve bu sonuç belirli sınırlar dahi­ linde kaçınılm az olarak görülebilir. Ancak bunu ifade etm ek, kapitalizmin sonraki gelişim inin M arx’i “yanlışladığı”nı iddia eden m evcut görüşü kabul etmeyi gerektirm ez. M arx’in yazı­ lan günümüzde bile, sonraki diğer yazarlarınkinin aksine, de­ ğerli bir toplum ve tarih anlayışı sunar. Aradaki farklılıklann bilim sel teorilerin am pirik testlerle “doğrulanabileceği” veya “yanlışlanabilecegi”ni savunan geleneksel anlayışla açıklana­ bileceğine inanm ıyorum . Ancak M arx’m yazıları da ampirik referanslara felsefi teorilerde karşılaşılan türde bir direnç ser­ gilemez. Sosyoloji ve toplum felsefesi arasındaki sınır çizgisi­ ni belirlem ek zor olsa bile, böyle bir sınırın varlığı inkâr edile­ mez. Sosyologlann kendi disiplinlerinin alanım , önerm elerin ampirik olarak kolayca sınanabileceği alanlarla sınırlandırm a­ ya çalışm alarının bir hata olduğundan kesinlikle em inim. Bu, so sy o lo jin in h ay a ta y a b a n cı ( leb en sfrem d ) kılındığı verim siz bir şekilciliktir ve bu yüzden sosyolojik perspektifin hepim i­ zin katkıda bulunm ası gereken temel sorunlarıyla ilişkisizdir.

ANTHONY GIDDENS

3 M art 1971

(17)
(18)

Giriş

Lord A cton, 1 8 9 5 ’te C am bridge’te verdiği b ir açılış d ersin­ de, Avrupa’da modern çağı daha önceki çağdan ayıran “açık ve net b ir sınır çizgisi” bulunduğuna dair inancını ifade eder. M odern Çağ, O rtaçag’dan “norm al bir sıra içinde, doğal bir çöküşün dış belirtileriyle” ortaya çıkm am ıştır:

O beklenm ed ik şekild e, bir yen ilik h u ku ku altında, süreklili­ ğin eski saltanatına son veren yeni b ir şey ler düzeni yaratm ış­ tır. O günlerde K olom b egem en dünya kavrayışlannı yıkm ış, ü reıim , zenginlik ve güç ilişkilerini tersin e çevirm iştir; o gün­ lerde M achiavelli, yön etim i hu ku ku n kısıtlam asınd an ku rtar­ m ış, Erasm us antik bilim in akışını H ıristiyan kanallardan d in­ dışı alana kaydırm ış, L uıher otorite ve geleneğin zincirlerinin en gü çlü halkasını kırm ış ve K o p em ik ilerlem enin zam anının geldiğini gösteren yenilm ez bir gü ç yaratm ıştır... O yeni bir hayatın uyanışıydı; böylece dünya ö nceden bilinm eyen etkile­ rin belirlediği farklı b ir yörüngede ilerlem eye başlıyordu .1

A cton, Avrupa’da geleneksel düzenin bu çöküşünün tarih b ilim in in g elişm esinin ana kaynağı olduğunu söyler. G ele­

(19)

neksel toplum , tanım ı gereği, daima geçm işe bakar ve geçm iş onun bugünüdür. Aslında tam da bu yüzden asla “tarih ”le il­ gilenm ez; dûn ve bugünün sürekliliği, “ne oldu” ve “ne o l­ m akta” arasında çizilen ayrım lardaki açıklığı en aza indirir. B ir tarih b ilim in in varlığı, bu yüzden, değişim in her yerde m evcut olduğu bir dünyayı ve daha özelde geçm işin bir ö l­ çüde insanların kurtulm aya çalıştıkları bir yüke dönüştüğü bir dünyayı gerektirir. M odern çağın insanları, içinde d ün­ yaya geldikleri koşulları artık her zaman m ecburen verili bir şey olarak kabul etm ez, aksine geleceği arzularına uygun b ir kalıba sokm ak için gerçekliğe iradelerini em poze etm eye ça­ lışırlar.

Rönesans Avrupası tarihe karşı bir ilgi yaratm ışsa, sanayi Avrupası da sosyolojinin ortaya çıkış koşullarını hazırlam ış­ tır. 1789 Fransız Devrim i’nin oldukça karm aşık bu iki olaylar seti arasında bir katalizör görevi üstlendiği söylenebilir. B ri­ tanya, genel ölçülere göre, belirli düzeyde dem okratik bir yö­ netim kuran ilk ülkeydi; ancak bu duruma siyasal bir devrim­ le ulaşılm am ış, Britanya’yı 17. yüzyıldan itibaren dönüştüren ekonom ik ve toplum sal değişme süreci ilerlem eci bir karak­ tere sahip olm uştur. Aksine Fransa’da devrim, genel özgürlük ve adalet ilkelerini uygulamaya geçirebilecek yeni bir toplum tasavvuru tem elinde esk i rejim in (ancien regim e) ayrıcalıklı, aristokrasi düzenini dram atik bir biçim de yıkm ıştır. 1 7 8 9 ’da benim senen İnsan H akları Bildirgesi “insan haklarından ha­ bersiz olma, onları dikkate almama veya hor görm enin kam u­ sal felaketin tek nedeni olduğu”nu ilan etti. Nitekim Fransız Devrimi nihayetinde 16. ve 17. yüzyılların laik rasyonalizm i­ ni toplum sal alana soktu. Ancak 1789’la kurum laşan siyasal değişim ler gerçekte toplum un daha derin, köklü yenidçn or­ ganizasyonunun bir ifadesi ve göstergesiydi; bu değişim yine Britanya'da egemen bir rol oynadı. Tarım a dayalı, el zanaatları üretim inden fabrika ve m akineleşm eye dayalı bir sanayi ek o ­ nom isine geçiş, Britanya’da 18. yüzyıl sonuna doğru başlayan bir süreçti. Bu değişimin tüm etkileri 19. yüzyılda Britanya’da ve diğer önde gelen Batılı ülkelerde hissedildi.

(20)

Kuşkusuz sosyolojinin şekillendiği bağlamı, çoğu kez Fran­ sız D evrim i’nin siyasal iklim ini Sanayi D evrim i’n in yol açtı­ ğı ek o n o m ik değişim lere bağlayan olaylar sağladı. Bununla beraber, Batı Avrupa’daki farklı ülkelerin deneyim lerinin ne kadar farklı oldukları unutulm am alıdır. Zira 19. yüzyıldaki temel toplum sal düşünce geleneklerindeki farklılıkların kay­ nağı bu farklı deneyimlerdir. Sosyologlar günüm üzde, bu sü­ recin gerektirdiği karm aşık boyutları göz ardı ederek, 19. yüz­ yıl Avrupası’nda “sanayi toplum u”nun ortaya çıkışından yu­ muşak bir dille söz ederler.

Ü ç tem el Batı Avrupa ülkesi Britanya, Fransa ve Almanya için 18. yüzyılın son yirm i-otuz yılı ekonom ik refahın geliş­ me dönem iydi. 19. yüzyıl sonunda Britanya’da ekonom ik ge­ lişm enin hızı diğer iki ülkenin gelişm e hızını epeyce geçm işti ve bu yıllar içinde bazı kapsam lı tekn olojik yenilikler, pamuk san ay inin organizasyonunda k ö k lü b ir dönüşü m e, böylece m akineleşm eye ve fabrika üretim inin hızla yayılm asına yol açlı. Ancak 19. yüzyıla girerken Britanya ekonom isinin nispe­ ten sınırlı bir kesim i Sanayi Devrimi’nden doğrudan etkilendi. Yirm i yıl kadar sonra resim ço k az değişm işti: Bunun tek is­ tisnası, yaklaşık elli yıl önce bir bü tü n olarak ekonom ide çok az önem e sahip olan pamuğun Britanya’nın önde gelen manü- faktür sanayisi haline gelm esidir.2 Britanya’yı 19. yüzyıl orta­ larına kadar gerçek anlamda bir “sanayi toplum u” olarak ni­ telem ek im kânsızdır. Fransa ve Almanya’da ise durum olduk­ ça farklıydı. Bu ülkeleri, günüm üzün kaba tabiriyle “azgeliş­ m iş” ülkeler olarak nitelendirm ek tamamen yanlış olacaktır.3 İki Kıta Avrupası ülkesi de, bazı açılardan, örneğin kültürel başarı standartları, özellikle edebiyat, sanat ve felsefe alanın­ da benzer İngiliz kazanım larım fazlaca elde etliklerini iddia edebilirdi. A ncak 18. yüzyılın ortalarından itibaren iki ülke de ekonom ik gelişm e düzeyi bakım ından açık ça Britanya’nın gerisinde kaldı ve ne Fransa ne de Almanya, Britanya’nın terk

2 Phyllis D eane-W . A. Cole, British E con om ic G row th (Cam bridge, 1 9 6 9 ), s. 182-192.

(21)

ettiği liderliği yüzyıl sonraya kadar önem li ölçüde yakalam a­ yı başarabildi.4

Ayrıca Britanya ölçü olarak alınırsa, 19. yüzyılın ilk yarı­ sında ne Almanya ne de Fransa liberal burjuvazinin yönetim ­ de güçlü konum a ulaştığı bir iç siyasal istikrar yakalayabil­ di. Fransa’da Restorasyon, yirmi beş yıl önce Jakobenlerin ya­ rattığı ilerlem e um utlarını yıkan gerici çıkarların ağır baskısı­ nın maddi ifadesidir. Devrimin yol açtığı siyasal ve toplumsal bölünm eler, 1789 olayları ve bunların dolaysız kötü sonuçla­ rı nedeniyle çözülm ekten ço k şiddetlendi; gerçekte, 1 8 7 0 ’lere kadar Fransa’da hiçbir rejim iktidarını yirmi yıldan fazla sür- düremedi. M arx’in entelektüel kariyerinin ilk dönem inde işa­ ret ettiği gibi, Almanya “m odem ulusların devrim lerini pay­ laşmadan restorasyonlarını paylaştı”.5 Ülke, gerçekte, 19. yüz­ yılın başında kesinlikle m odern anlamda bir ulus özelliği taşı­ mıyordu, aksine gevşek bir egem en devletler topluluğundan ibaretti: Bu sorun Bism arck yönetim i altındaki Prusya egemen konum unu Alm anya’n ın tam siyasal birliğini sağlam ak için kullanabildiği dönem e kadar bir çözüm e kavuşmadı.

Marx’in ilk tarihsel materyalizm yorum larının kaynağı Al­ m an y a’n ın “g eri k a lm ışlığ ı” p ro b lem id ir. “G en ç H e g e lci” M arx, Almanya’nın önde gelen iki Avrupa ülkesini yakalam a­ sı ve geçm esini sağlayabilecek gerekli köklü değişimleri yarat­ mak için başlangıçta m evcut kuram ların rasyonel eleştirisinin yeterli olduğu görüşünü paylaşıyordu. Ancak ço k geçm eden, bu radikal-eleştirel tutum un, “pratiği” dışlayarak “teori”yle il­ gilenen tipik Alman tavrını sürdürm eye yardım cı olduğunu fark etti. M arx’in ifadesiyle, politikada “Almanlar diğer u lus­ ların neler y ap tık ların ı d ü şü n dü ler”.6 Tüm insan lık tarihini aklın veya ruhun tarihine dönüştüren Hegel’in sistem i bunun

4 Britanya'yla diğer iki ülke arasındaki ekonom ik gelişm e düzeyindeki farklılık­ lar, kuşkusuz 18. yüzyıl öncesine kadar götürülebilir. Û m cgin krş. F. Cron- zcl, “England and France in cighteen Century: a com paralivc analysis o f lwo econom ic grow ths", R. M. Hartwell, Causes o f the industrial Revolution in Eng­ land (Londra. 1 9 6 7 ), s. 139-179.

5 K arl M arx, E arly W ritings, s. 45. 6 Karl M arx, E arly Writings, s. 51.

(22)

en m ükem m el felsefi örneğidir. Almanya daha fazla gelişecek­ se, diye loparlar M arx, felsefi eleştiri sadece fikirler düzeyin­ de kalmayıp, her zaman işlerlikte olan maddi güçlerin bilgisiy­ le tam amlanmalıdır.

Çoğu yazar haklı olarak M arx’m yazılarında bir araya gelen üçlü etkiler bileşim ine büyük vurguda bulundu.7 M arx, önde gelen üç batı Avrupa ülkesi arasındaki toplum sal, ekonom ik ve siyasal farklılıklara bağlı olarak geliştirilen düşünce akım ­ larının güçlü bir sentezini yapmayı başardı. Faydacı felsefey­ le yakın ilişki içindeki ekonom i politik, Britanya'da 19. yüzyı­ lın büyük bölüm ünde fiilen tek önem li sosyal teori biçim i ola­ rak kaldı. M arx, Adam Smith ve Ricardo’nun geliştirdiği temel önerm elerden bazılarını benim ser, fakat onları farklı Fransız sosyalist akım lar içindeki, burjuva toplum unun sonlu karak­ terini vurgulayan perspektiflerle birleştirir. Fransız sosyalistle­ ri M arx’m Paris’te yazdığı 1844 E ko n o m ik ve F elsefi E ly azm ala- n ’nda geliştirdiği ilk “geleceğin toplum u” tasavvurunun yakın kaynağıdır. Ekonom i politik ve sosyalizm i bir araya getiren ta­ rihsel boyut Hegelci diyalektikle sağlanır. M arx bu sayede Bri­ tanya, Fransa ve Almanya’nın farklı deneyim leri hakkındaki bilgilerini tutarlı b ir biçim de bir araya getirir, ancak aynı za­ manda toplum sal, ekonom ik ve siyasal yapıdaki bu farklılıkla­ rın teorik yorum u için bir temel sunar.

M arx 1 8 8 3 ’le öldüğünde D urkheim ve W eb e r akadem ik k ariy erlerin in eşiğinde gen ç adam lardı. Z aten bu tarih ten sonra, önde gelen üç batı Avrupa ülkesinin toplumsal yapıla­ rı M arx’m temel görüşlerini geliştirdiği dönem den büyük öl­ çüde farklılaşm ıştı. Britanya’nın aksine, Fransa ve Almanya’da d evrim ci b ir po tan siyele sah ip işçi sın ıfı h a rek etleri siy a­ sal sistem de egemen rol oynamaya başlam ıştı. Bununla bera­ ber, bu hareketlerin etkisi, gelişen m illiyetçiliğin yükselişiy­ le dengelendi: Ö zellikle başarılı bir burjuva devrimi yaşama­ yan Almanya’da burjuvazi; devlet bürokrasisi, ordu ve yerleşik hiyerarşinin kontrolü altında işleyen güçlü otokratik bir düze­

7 Krş. Lenin, “T he three sources and three com ponent parts of M arxism ", V. 1. Lenin, S elected W orks (Londra, 1 9 6 9 ), s. 20-32.

(23)

ne tâbiydi. Almanya’da, sosyalizm e karşı yasalara ragmen, Sos­ yal D em okrat Parti 1 8 7 5 ’ten sonra açıkça “M arksist” bir parti olarak gücünü artırdı. Ancak bu parti, yüzyılın sonuna doğru, devrimci duruşunu büyük ölçüde “tepeden” sanayi toplum una dönüştürülen bir ülkeye göre yeniden ayarlama gereği duydu.

Bu bağlamda Engels, M arx’in ölüm ünden kısa süre önce sis­ tematik bir öğreti olarak M arksizm açıklam ası ve savunusuy­ la dolu bir dizi yazı yayımlamaya başladı - bunlardan en etki­ lisi Anti-Dülıring’lir. A nti-D ühring, bir yandan ütopik ve irade­ ci sosyalist teorilere karşı M arksist sosyalizm in “bilim sel” ka­ rakterini vurgularken, öte yandan Birinci Dünya Savaşı sonu­ na kadar M arksist çevreleri hâkim iyeti altına alan ve Sovyetler B irliğ inin resm î felsefesine dönüşen pozilivisı M arksizm in yo­ lunu açtı.8 M arx’m ölüm ünden sonraki on yıl -y a n i D urkheim ve W eber’in hayatlarının çalışm alarını biçim lendiren görüşle­ rini sağlam laştırdıkları d ö n e m - M arksizm in siyasal ve en te­ lektüel bakım dan önem li bir güç haline geldiği tem el bir dö­ nem dir. Engels’in etkisi alım da genellikle “M arksizm ”le öz­ deşleştirilm eye başlayan felsefi materyalizm, sosyal dem okra­ siye teori ve pratik ayrım ına im kân tanıyan temel teorik bir çerçeve sundu: Sosyal D em okrat Parti ismen devrimci bir parti olarak kalsa bile, giderek daha reform ist bir yapıya büründü. Ancak aynı şekilde, bu partinin önde gelen sözcüleri, Britan­ ya’nın çok daha önceden dahil olduğu sanayileşmede ülkenin hızının kesilm esine yol açabilecek değişimlerin önem ini kav­ rayamadılar.

20. yüzyıl başında M arksistler ve onları eleştirenler arasında­ ki polem ikleri büyük ölçüde yönlendiren toplumsal gelişm e­ de “ükirler”in etkisi problem i bu zeminde değerlendirilm eli­ dir. Durkheim ve W eber, M arksizmin iddialarına yönelik eleş­ tirel değerlendirmelerinin hedefi olarak Engels, Kautsky, Lab- riola ve diğerlerinin felsefi materyalizmini aldı. Dolayısıyla li­ beraller ve M arksistler tartışmalarım benzer biçim de klasik ide­ alizm ve materyalizm dikotom isi etrafında yapılandırdılar.

Böy-8 George Lichıheim , M arxism, an H istorical and C ritical Study (Londra. 1964), s. 2 3 8 -2 4 3 .

(24)

lece, M arksist yazıların geçerliliği tartışm ası esasen fikirlerin sadece toplumsal gelişmede hiçbir “bağım sız” rol oynamayan “gölge-olgular” olup olm adıkları sorununa odaklandı. Kitap­ taki tem el hedeflerim den biri, M arx’in yazıları D urkheim ve W eber’inkilere karşıt sosyal teori biçim leri olarak alındığında bu tartışm anın gerçekte değersiz olduğunu gösterm ektir. Marx geleneksel felsefi idealizm ve m ateryalizm ayrım ından en az Durkheim ve W eber kadar uzak durmaya çalışır; Marx’m gö­ rüşleri ile “akadem ik” veya “burjuva” sosyoloji arasındaki ger­ çek farklılıkların kaynağım bulanıklaştıran şey bu köklü diko- tom inin M arx’in idealizm e yönelik “m ateryalist” eleştirisiyle karıştırılmasıdır.

Bu konu sadece oldukça yakın bir dönem de, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batılı M arksist bilim in m uazzam yeniden canlanışı sırasında açıklık kazanm ıştır. Kuşkusuz Rjazanov’un M arx ve E ngels’in yayım lanm am ış farklı yazılarını bir araya getirdiği M arx-Engels: Toplu Basım'\ ( G esa m ta u sg ab e) bu ilgi­ nin canlanışında önem li bir rol oynam ıştır. Bununla beraber, 1844 E ko n o m ik ve F elsefi E ly a zm a ları gibi çalışm aların yayım­ lanm ası, çözm eye yardım cı olduğu kadar birçok yeni yorum problem ine de yol açtı. Bu problem ler hem M arx’in yazıları­ nın iç doğası ve tutarlılığıyla hem de onun teorik konum uy­ la d iğer toplum felsefecilerin in k on u m ları arasınd aki fikri bağlantılarla ilişkilidir. Bu durumun yol açtığı girift sorunla­ ra kitabın yapısı içinde büyük ölçüde değindim. M arksizm ve “akadem ik” sosyoloji arasındaki çağdaş tartışm anın bazı kay­ naklarını değerlendirirken öncelikli görev olarak, çalışm ala­ rı m od em sosyolojinin kaynaklarını oluşturan bu temel dü­ şünürlerin yazılarındaki ana tem aları yeniden belirlem e gere­ ği duydum. Bu yüzden, kitabın ilk on iki bölüm ünde sırasıy­ la M arx, D urkheim ve W eber’in geliştirdikleri sosyal teori bi­ çim leri diğer ikisinden bağımsız olarak alm ıyor. Bu yazarların yazılarındaki önde gelen temaları kesin ve tutarlı bir biçim de form üle etm e ihtiyacı, onların düşüncelerini “m antıksal” veya olgusal “geçerlilik” bakım ından eleştirel bir analize tâbi tut­ m am ı engelledi.

(25)

Ü ç to parlayıcı bölü m d en ilkin d e (Bölüm 13) D urkh eim ve W eber’in kendi görüşlerini M arx’a atfettikleri düşünceler­ den nasıl ayırmaya çalıştıkları analiz ediliyor. Ancak bu gö­ rüşleri basitçe “yüzey d eğerleri”ne göre değerlendirenleyiz. Bölüm 14 ve 15'te D urkheim ve W eber’in önerm eleri bu açı­ dan ele alm ıyor ve onların yazıları ile M arx’inkiler arasında­ ki bazı temel paralellikler ve farklılıklar yeniden değerlendi­ riliyor. Son üç bölüm de M arx, D urkheim ve W eber arasın­ daki bazı önem li karşılaştırm a çizgilerinin dikkate alınmadığı veya tamamen göz ardı edildiği vurgulanmalıdır. Buradaki en açık eksiklik onların benim sedikleri farklı m etodolojik görüş­ lerle ilişkilidir: İlk b a k ışta (prim a J a c ie ) en temel karşılaştırm a­ lı sorunlar burada yatar görünm ektedir. Bazı açılardan durum gerçekten böyledir; ancak kitabın tem el iddiası, bu yazarların baskın ilgilerinin önceki toplum biçim lerinin karşısına konu­ lan m odern “kapiıalizm ”in karakteristik yapısını betim lem e­ ye yönelik olduğu düşüncesidir. Son yirm i-otuz yıldır sosyo­ lojideki tipik vurgu form el bir “genel sosyoloji” arayışı yönün­ dedir. Böyle bir am aç övgüye değer olsa bile, m odern toplum ­ sal d üşüncenin tem ellerini atan bu adamların çalışm alarının temel ilgi odağından uzaktır ve onların sosyal teorinin gün­ dem ine taşıdıkları problem lerin önem inin bulanıklaşm asında önem li etkilere sahiptir. Bu kitapta tanışılan üç yazardan h iç­ birinin -g en ellik le onlara yüklenen anlam d a- “tam kapsam lı” bir düşünce sistem i yaratmaya çalıştığına inanm ıyorum : G er­ çekte üçü de böyle bir girişim i kategorik olarak reddeder. Bu yüzden, onların çalışm alarının karşılıklı tamamlayıcı yanlannı vurgulasam da, geliştirdikleri perspektiflerin ve u laştıklan s o ­

n u ç la n ıl niteleyicisi olarak vurguladıkları özel ve eksik kalan yanları da aktarmaya çalıştım .

(26)

K I S I M

(27)
(28)

Marx'in Erken Dönem Yazıları

1

M arx’in yazılarının b ir anlamda üç yüz yıllık zaman aralığı­ na uzandığı söylenebilir. M arx, 19. yüzyıldan yaklaşık yirmi yıl sonra dünyaya gelm esine ve yüzyıl bitm eden ölm esine rağ­ m en, yazılan 20. yüzyılda -k e sin lik le siyasal alanda ve m uhte­ m elen entelektüel d ünyada- büyük bir etkiye sahipti. Ancak kökleri 18. yüzyıla, 1789 Fransız Devrimi kaynaklı toplum ­ sal ve siyasal değişim lerin patlak verdiği dönem e kadar uza­ nır. Bu yüzden, Fransız Devrimi’nin modern çağdaki yıkıcı et­ kilerinin resmedildiği Marx’in yazılan, 1789 Fransız Devrimi ile Rusya’da bu devrimden yaklaşık yüz otuz yıl sonra gerçek­ leşen Ekim Devrimi arasındaki doğrudan süreklilik çizgisinin bir anlatım ıdır.

M arx’in çocuklu k dönem i hakkında ço k az şey bilinm esi­ ne rağmen, onun ergenlik dönem inden farklı yazı kırıntıları ve m ektuplar kalm ıştır. Bunlardan en eskileri M arx’in okul b i­

tirme sınavlarında yazdığı ü ç kısa denemedir. Bunların çok az gerçek önem veya özgünlüğe sahip oldukları açıktır, ancak bu yazılar M arx’in yetişkinlik dönem indeki çoğu yazısına ilham kaynağı oluşturan büyük bir am acın gösterg elerid ir.1 Bu üç

1 Kimi yorum cuların bu denemelerde M arx’in yazılan için tem el önem e sahip bazı tem alan belirlem eye çalıştıktan söylenebilir (K rş. A. C om u, K arl M arx et

(29)

denemeden en özgünü “G enç Bir Adamın M eslek Seçim i Üze­ rine D üşünceleredir. Bu yazıda, hayat boyu sürdüreceği mes­ leği seçm eye çalışan bir bireyin ahlâkî yüküm lülükleri ve ona açık özgürlük im kânlan tartışılır. M arx’a göre,

...b ir m esleği s e ç e rk e n b iz i y ö n len d irm esi g erek en “tem el ilke” insanlığın refahı, kendi m ükem m elliğim izdir. Bu iki il­ ginin birbirleriyle çatıştığ ı, birbirin i engellediği d üşünü lm e­ m elidir. A ksine, daha ziyade, doğası insana, sadece loplum u- nun m ükem m elliği ve refahı için çalışarak kendini gerçekleş­ tirebilm e im kânı sunar... T arih , evrensel için çalışarak ken di­ lerini soylulaştırana büyük insan d er.2

Bu bakış açısı, bir üniversite öğrencisi olarak M arx’i —felse­ fesinde kesinlikle kendini gerçekleştirm e, “kendi m ükem m el- liğimiz”in doruğuna ulaşma teorisi b u lu n an - Hegel’i yakından incelemeye iter. M arx, 1837 tarihli bir m ektubunda, babasına Kant ve F ich le’nin felsefesini doyurucu bulmadığını ve sonun­ da, gençlik sevdası lirik şiirsellikten vazgeçerek Hegel “okya­ nusuna daldığını” yazar.3 A ncak başlarda bir öğrenci olarak Hegel’in felsefi sistem inden büyülense bile, M arx’in kör Orto­ doks Hegelci bir konum da olmadığı açıktır. M arx’in Hegelcili- ğin cazibesine ilk kapıldığı nokta Berlin’de öğrenciyken felse­ fe ve hukuk üzerine okum alarında tuttuğu notlarda görülebi­ lir.4 Kam çı “olan/olınası gereken” düalizmi, M arx’a, am açları­ na ulaşm ak için felsefeden yararlanmak isteyen bir bireyin is­ tekleriyle kesinlikle uyuşmaz görünür ve Marx bu görüşe ha­ yatı boyunca tamamen sadık kalır. Aynı itiraz Fichte’nin fel­ sefesi için de geçerlidir: Bu felsefe, m antık ve hakikatin (örne­ ğin, sırasıyla m atem atik ve am pirik bilim le ilişkili) özellikleri­ ni insan öznenin sürekli gelişm ekte olan dünyaya müdahale­ sinden ayırır. Bu yüzden, F ich te’nin hareket noktasının yerine F riedrich Engels (Paris, 1 9 5 5 ), c. 1, s. 6 5 -6 6 ). Ancak bu denem elerin en ilginç özelliği geleneksel ergenlik idealizmidir.

2 Writings o f the Young M arx on Philosophy an d Society, s. 39. 3 A.g.c., s. 4 0 -5 0 .

(30)

“nesne bizzat kendi gelişim i içinde araştırılm alıd ır” görüşü­ nü benim seyen bir yaklaşım geçirilm elidir; yani, “h içbir keyfî ayrım yapılm am alı; şeyin mantığı/gerekçesi (rationale) ( Ver­

nunft) bizzat kendi çelişkililiği içind e ortaya çıkartılm alı ve birliği bizzat kendi içinde aranm alıdır”.5

M arx bu p ro b le m le ri tek başın a çö z e m ey eceğ in i anlar; bö ylece kaçınılm az olarak, kendi düşü nce çerçevesi içinde bir bütün olarak idealist Alman felsefesinin gelişm e sü reci­ ni -K a n t’ıan F ich te’ye ve oradan Hegel’e g e çe rek - araştırm a­ ya yönelir.6 Ancak M arx’i Hegel’e çeken ilk şey ne onun muaz­ zam kapsamlılığı ne de aslında felsefi öncüllerinin kendine has içeriğidir; aksine, klasik Alman felsefesinde, Hegel’in etkisiy­ le, Kant’ın temel m irasının biçim lendirdiği dikotom ik unsurlar arasında sağlanan kapanmadır. Hegel’in M arx üzerindeki et­ kisinin bir ölçüde bağımsız iki kaynağı vardır:7 Bu iki kaynak, H egelciliğe ve Hegel’in m uhafazakârlığına karşı farklı siya­ sal bakış açılarının bir karışımıdır. Bunlardan ilki, Berlin’deki dersleri M arx’i oldukça etkileyen Eduard G ans’ın öğretileridir. Gans, Hegel’i Saini-Sim onculukLan alınan güçlü bir unsurla zenginleştirir.8 Bununla beraber, M arx zaten gençlik dönem i­ nin başlarında kesinlikle Saint-Sim oncu düşüncelerle ilişkiliy­ di; kişiliğinin şekillendiği dönemde Saint-Sim on’un Marx üze­ rindeki etkisinin bazı açılardan Hegel’inki kadar büyük olduğu görüşü, bu etkinin bir kanıtı olarak verilebilir.9

M arx’in HegePi benim sem esinde rol oynayan ik inci faktör onun B erlin Ü niversitesi “D oktorlar K ulübü”n e* üyeliğidir.

5 A.g.e., s. 4 3 ; Ergünzungsband (E rgd), c. 1, s. 5.

6 Krş. Roberı C. T ucker. Philosophy an d M ylh in K arl M arx (Cam bridge, 1 9 6 5 ). s. 3 1 -6 9 .

7 G en ç Hegel'in görüşleri üzerine, Georg Lukâcs’ın analiziyle karşılaştınnız: D er ju n g e H egel (Zürih ve Viyana, 1 9 4 8 ), s. 27-1 3 0 .

8 Hans G û nlh er Reissner, Eduard Gatıs (T übingcn, 1965).

9 Bu görüş Georges Gurvitch tarafından kuvvetle vurgulanır: “La sociologie du je u n e M arx”. L a V ocation actu elle de la socio lo g ie (Paris, 1 9 5 0 ), s. 5 6 8 -5 8 0 . Bu bölüm ikinci baskıda (1 9 6 3 ) “La sociologie de Karl M arx” başlıklı daha genel bir tartışmayla yer değiştirmiştir.

(31)

Marx bu çevrede Hegel’in genç izleyicilerinden oluşan -B ru n o Bauedin öne çık tığ ı- heterojen bir karışımla tanışır.10 Bauer ve onun çevresinde toplanan “G enç Hegelciler”in yakından ilgi­ lendikleri problemler, Hegel’in yazılarının ayrılmaz bir parçası olan Hıristiyan teolojiyle ilişkiyi sürdürmekteydi. Bauer’in dü­ şüncelerinin güçlü etkisi Marx’in Demokritos ve Epikür’ün fel­ sefelerini karşılaştırmalı olarak incelediği doktora tezinde gözle­ nir. Ancak yaklaşık olarak M arx’in doktora tezini sunduğu dö­ nemde Feuerbach Hıristiyanlığın Özü’nü (1 8 4 1 ) yayımlar.11 En­ gels daha sonra Feuerbach’m bu kitabının Genç Hegelciler üze­ rindeki etkisini b ir kitabında şöyle betim ler: “T ılsım bozul­ du: ‘Sistem’ paramparça oldu ve bir kenara auldı... Coşku ge­ neldi: Hepimiz bir anda ‘Feuerbachcı’ olduk.”12 M arx’in geli­ şen düşüncesi üzerindeki açık etki gerçekte kesinlikle çok daha kapsamlı, ancak yaklaşık kırk yıl sonra Engels’in açıklam asın­ da belirtilene göre daha az doğrudandır.13 M arx, Hegel konu­ sunda olduğu gibi, Feuerbach’ın konum unu da tamamen be­ nim sem ez.14 Yine de Feuerbach’m G enç Hegelciler üzerinde­ ki etkisinin 1842 sonlarına kadar büyük ölçüde sürdüğü kesin­ dir. Marx’m 1843’te yazdığı Hegel’in devlet felsefesini eleştirisi büyük ölçüde Feuerbach’m etkisi altındadır: Feuerbach’ın hare­ ket noktası, 1844 E kon om ik ve F elsefi E ly a zm a lan ’n ın da teme­ lini oluşturur.

10 Bauer'in M arx üzerindeki etkisi konusunda yeni bir tartışına için bkz. David M cClellan, T he Young H egelians an d K arl M arx (Londra, 1 9 6 9 ), s. 4 8 vd. Ayrı­ ca onun Marx b e fo r e M arxism (Londra, 1 9 7 0 ) adlı kitabına da bkz.

11 Ludwig Feuerbach, T he E ssen ce o f C hristianity (New York: 1 9 5 7 ). [Hıristiyan­ lığın Özü, çev. Devrim Bulut, Û ıeki Yayınevi, 2004.]

12 S elected W orks, c. 2, s. 368.

13 Krş. M cClellan, T he Young H egelians an d K arl M arx, s. 9 2 -9 7 . M cC lcllan’in “Engels’in, kitabın etkisi hakkındaki betim lem esi gerçeklere kesinlikle uym a­ m aktadır” iddiası (s. 9 3 ) abartılıdır. M arx’in 1842’nin başında yazdığı, tanın­ m ış cüm lesi “Hakikat ve özgürlüğün ‘ateş nehri’nden geçm ek dışında b ir yolu y ok tu r” ifadesiyle karşılaştırın (F eu erb ach : lit., “ateş çayı". W ritings o f the Young M arx on P hilosophy an d S ociety, s. 95.

14 Feuerbach’m görüşlerinin köklü belirsizlikler içerdiği ve 1 8 3 4 -1 8 4 4 arasın­ da bazı kesin değişiklikler geçirdiği söylenebilir. Krş. Feuerbach, Sûm tliche W erk e, c. 1-3. (A ncak bu derlem elerin yıl tespitinde bazı hatalar vardır.)

(32)

Feuerbach, H ıristiyan lığın Özü’nde ve sonraki yayım ların­ da, in san lık ü zerine araştırm anın h areket n o ktasın ın “ger­ çek, maddi dünya”da yaşayan “gerçek insan” olm ası gerekti­ ğini açıkça vurgulayarak, Hegel’in felsefesinin idealist ön cü l­ lerini tersine çevirir. Hegel, “gerçeğin”, “tanrısal” kaynaklı ol­ duğunu düşünürken, Feuerbach’a göre tannsal, gerçeğin alda­ tıcı bir yansım asıdır. Varlık, varoluş, insanların içinde eylem­ de bulunm adan ön ce yaşadıkları dünya hakkında düşünm e­ meleri anlam ında düşünceden önce gelir: “V arlık düşünceden değil, düşünce varlıktan gelişir.”15 Hegel insanlığın gelişim i­ ni kendi içinde bölünm üş bir Tanrı fikri çerçevesinde ele alır. Feuerbach’m felsefesinde, Tanrı sadece insan kendi içinde bö­ lündüğünde, kendine yabancılaştığında var olabilir. Tanrı, in­ sanın en üst güçleri ve yeteneklerini yansıttığı, böylece m ü­ kemmel ve her şeye kadir olarak, sınırlı ve m ükem m ellikten yoksun insanla tezat içinde görülen hayalî bir varlıktır.

Ancak aynı zamanda, Feuerbach’a göre, T a n n ’yla insan ara­ sındaki benzerliğin derinliği insani kapasitelerin gerçekleştiril­ mesi için olum lu bir ilham kaynağı olabilir. Felsefenin görevi, Hegelci perspektifi tersine çevirerek ve böylece maddi dünya­ nın önceliğini savunarak, yabancılaşm ış insanın eski benliğine kavuşm asına yardım cı olm aktır. D inin yerini, daha önceden Tanrı iradesine yönelik olan sevginin artık insana odaklandığı, insanlığı birliğini yeniden sağlamaya, kendisi için insana gö­ türecek hüm anizm alm alıdır. Eski felsefe “düşünülm eyen şey varoluşa sahip değildir” derken, yeni felsefe, aksine, “sevilm e­ yen, sevilem eyen şey varoluşa sahip değildir” d er.16

Feuerbach’m düşüncelerini özümseyen M arx, bu yeni pers­ pektifin içeriğini ortaya koymaya ve onu siyaset alanına uyar­ lamaya çalışırken ister islem ez Hegel’e dönm ek zorunda kalır. Feuerbach’m felsefesinin M arx’i cezbeden yanlan aslında onu Hegel’e çeken yanlarla aynıdır: Analiz ve eleştiriyi birleştir­ m eye ve b ö y lece felsefeyi “g erçek leştirm ey e” olanak sağla­ yan im kânlar. G enellikle, M arx’in siyaset ve sanayide yaban­

15 A.g.e., c. 2 , s. 2 3 9 . 16 A .g.e., c. 2 . s. 2 9 9 .

(33)

cılaşm a konusundaki erken dönem yazılarının, Feuerbach’ın “materyalizmi ”nin -a n c a k onun ilgilenm ed iği- farklı toplum alanlarını içerecek biçim de genişletilm esinden fazlasını ifade etm ediğine inanılır. Ancak bu yanıltıcıdır: M arx, Feuerbach’ın kendi felsefesi için tem el önem de gördüğü şeyi -o n u n Hegel’e bir “alternatif” oluşturduğunu ve böylece yerini a ld ığ ın ı- h iç­ bir yerde kabul etmez. M arx, Feuerbach’a coşkuyla sarıldığın­ da bile onu Hegel’le birleştirm eye çalışır. M arx böylece, He- gel’in felsefesi için tem el önem de olan, ancak Feuerbach’ın - gerçekte böyle bir niyeti olm asa d a - büyük ölçüde terk ettiği tarihsel perspektifi alıkoyar.17

Devlet ve "gerçek demokrasi"

M arx’m 1 8 4 3 ’ıe yazılan Hegel’in devlet felsefesini eleştirisi, onun nüve halindeki tarihsel materyalizm anlayışını'8 görebile­ ceğimiz ilk yayımdır ve bu çalışma Marx’m bir yıl sonra E kon o­

m ik ve Felsefi E lyazm alan 'n da daha ayrıntılı olarak ele aldığı ya­ bancılaşma tartışmasının başlama noktasıdır. Hegel’i Feuerba- chcı bir tarzda tersine çeviren M arx, onun metinlerinin ayrıntı­ lı bir analizini yapar. “Hegel”, der Marx, “yüklemleri, nesnele­ ri öznelleştirir, ancak bunu onları gerçek öznelliklerinden, öz­ neden kopararak yapar.”19 Bu yüzden, M arx’m analizinin asıl amacı gerçek özneyi ( “gerçek”, “maddi” dünyada yaşayan, ey­ leyen bireyi) yeniden tanımlamak ve onun devletin siyasal ku­ rumlan içinde “nesnelleştirilm esi” sürecini araştırmaktır.20 Ger­

17 Marx, aynca 1843'te Ruge'a bir m ektubunda, Feuerbach “doğayla daha çok, siyasetle daha az ilgilenm ekledir. Ancak çağdaş felsefenin gerçekliğe dönüşe­ bilmesinin tek aracı siyasettir” diye yazar, W erke, c. 2 7 , s. 417.

18 İyi bilindiği üzere "tarihsel m ateryalizm ” terimi M arx tarafından kullanılm a­ mış, aksine ilk kez E n g e lsin yazılarında yer alm ıştır. Terim burada, m uhte­ m elen Marx'tn tarih üzerine araştırm alarında kabul etmeye hazır olduğu teo­ rik kapanmadan fazlasını ima ederek kullanılır.

19 W ritings o j the Young M arx on Philosophy an d Society, s. 166; W erke, c. 1, s. 224. 20 “E leştiri” üzerine akıllıca b ir incelem e için bkz. Jean Hyppoliıc, “La concep­ tion hégélienne de l'Etat et sa critique par Karl M arx!”, Etudes sur M arx et H egel (Paris, 1955), s. 120-124.

(34)

çek dünya “ideal” araştırılarak ortaya konamaz; aksine gerçe­ ğin tarihsel bir sonucu olarak anlaşılması gereken idealdir. He- gel’e göre, devletin siyasal ve hukukî yapısı dışında kalan tüm ekonom ik ve ailevi ilişkileri içeren sivil toplum ( bürgerliche G e-

sellschaft), doğası gereği, insanlann birbirlerinin kuyusunu kaz­ dıkları kontrolsüz bir bencillikler alanıdır. İnsanlar, sivil top­ lum içindeki insan eylemlerinin bencil çıkarlarını aşan evrensel bir alan olan devletin doğal düzenini kabul ettikleri ölçüde ras­ yonel, uyumlu varlıklardır. Bu yüzden, Hegel’in açıklamasında devlet sadece sivil toplumdaki bireylerin yaşantılarından bağım­ sız olarak değil, aynı zamanda mantıken ondan önce gelen bir şey olarak sunulur. Tarihin gerçek yaratıcısı olan eyleyen birey, devlette cisim leşen, bu yüzden toplumsal gelişmenin itici gücü olarak ortaya çıkan siyasal katılım ideallerine tâbi kılınır.

M arx’a göre, F eu erb ach , insanlar gerçek te pratik günde­ lik acı ve ıstıraplar dünyasında yaşarlarken, dinde gerçekdı­ şı, hayalî bir uyum, güzellik ve haz dünyasında yer aldıkları­ nı gösterm iştir. Benzer şekilde devlet, geçici old u klan kadar dinin idealleştirilm iş dünyasını oluşturan evrensel “haklari’a -vücut kazand ıran yabancılaşm ış siyasal bir e tk in lik b içim i­

dir. Hegel’in görüşünün tem elini, “siyasal Lemsil haklan, sivil toplum un b en cil b irey ciliğ i ile d evletin ev ren selcilig i ara­ sında arabulucu bir konum yüklenir” tezi oluşturur. Ancak M arx’a göre, bu bağlantının gerçekte yer aldığı h içbir siyasal yapı yoktur; günüm üze kadar gelen devletlerde siyasal haya­ ta genel katılım idealdir, ancak gerçek olan özel çıkarlardır. Nitekim Hegel’in açıklam asında sivil toplum da ilgili bireyle­ rin özel çıkarlarından bağımsız olarak ve onların üzerinde yer alır görünen şey gerçekte bizzat bu çıkarların bir türevidir. “Bugüne kadar siy asal kuruluşu, onların g erçekliklerinin özel

dünyevî m evcudiyeti değil, aksine dinsel alan , insanların dinsel hayatı, onların evrenselliklerinin cenneti oluşturm uştur.”2'

G rek kentinde ( “p o lis"), her erkek -y a n i, h er özgür yurt­ ta ş- bir siyasal hayvan (zoon politikon) idi: Toplum sal ve si­

21 Writings o f the Young M arx on P hilosophy an d S ociety, s. 176.

(35)

yasal, ayrılması im kânsız biçim de iç içe geçm işti ve hiçbir ba­ ğımsız “siyasal” alan yoktu. Ö zel ve kamusal hayat birbirinden аул değildi ve “özel bireyler" tek başlarına, tıpkı köleler gibi, yurttaşlık statüsünden tamamen yoksunlardı. Ortaçağ Avrupa- sı bununla tezat içindedir. Ortaçağ’da sivil toplumun farklı ta­ bakaları bizzat siyasal aktörler haline geldi: Siyasal güç doğru­ dan toplum un istikrarlı toplum sal düzenlere ayrılmasına bağ­ lıydı ve bu ayrılığın bir ifadesiydi.22 “Her özel alan siyasal bir karaktere sahipti, siyasal bir alan d ı...”23 Bu toplum biçim in­ de, farklı tabakalar siyasallaşm alardı, ancak hâlâ “özel/birey­ sel” ve “siyasal” ayrımı yoktu. Sivil “toplum ”dan аул “devlet” anlayışı modern dönem e özgüdür, zira sadece Ortaçağ sonra­ sı dönemde sivil toplumdaki çıkarlar alanı, özellikle ekonom ik alan bireyin “özel haklann m ” bir parçası haline gelmiş ve siya­ setin “kam usal” alanından ayrılmaya başlamıştır. Artık m ülki­ yet dağılımının siyasal güç yapısının dışında yer aldığı varsayı­ lır. Gerçekte yine de, m ülk sahipliği siyasal gücü hâlâ büyük ölçüde belirlem ektedir ancak Ortaçag’daki hukukileşm iş biçi­ miyle değil, aksine yönetim e genel katılım görüntüsü alım da.24 M arx’m “gerçek d em okrasi” adım verdiği şeyin gerçekleş­ mesi, onun analizine göre, birey ve siyasal topluluk arasında­ ki yabancılaşm anın sivil toplum daki bireylerin “b en cil” çıkar- lan ile siyasal hayatın “toplum sal” karakteri arasındaki diko- tom i çözülerek aşılm asını gerektirir. Bu çözüm , sadece dev­ let ve toplum arasındaki ilişkilerde sağlanacak som ut deği­ şim lerle -gü n ü m ü zd e sadece bir idealden ibaret olan şeyin (yani genel siyasal katılım ın) gerçekleşm esiyle- m üm kün ola­ bilir. “Hegel devletten hareket eder ve insanı devlet içinde öz­ nelleştirir... D em okraside b içim sel ilke aynı zam anda m addi ilkedir.”25 M arx’a göre, genel oy hakkı bunu gerçekleştirebil­ m enin aracıdır. “G enel oy hakkı sivil toplum daki tüm üyele­

2 2 M arx’m feodal stalü gruplarının (stän de) dönûşûm ıı konusundaki tartışm ası­ na bkz.; Werfet-, с. I , s. 2 7 3 vd.

23 A.g.e., s. 176; W erk e, с. 1, s. 232.

2 4 W ritings o f the Young M arx on Philosophy an d Society, s. 1 87-188. 25 A.g.e., s. 173-174.

(36)

re siyasal m evcudiyet kazandırır ve bağımsız bir kategori ola­ rak ‘siyasal’ı fiile n ortadan kaldırır. Sivil toplum gen el oy h a k k ı içinde, ister ak tif ister pasif bir biçim de, ilk kez olarak, kendi soyutluğuna, kendi gerçek evrensel ve tem el varoluşuna siy a­

sal varoluş kazandırır.”26

Devrimci

Praxis

M arx’m ilk kez E leştiri’d e ortaya koyduğu görüşlerin 1844’te yazdıklarıyla ilişkisi konusunda bazı önem li tartışm alar yaşan­ m ıştır.27 EleşLiri'nin devlet ve siyaset konusunda sadece giriş niteliğinde bir analiz olduğu açıktır; el yazmaları tam amlan­ m am ıştır ve M arx belirli noktaları geliştirm e niyetinden söz eder, ancak bunu gerçekleştirm ez. Ayrıca M arx’in analizinin genel eğilim i radikal Jakobenizm e doğrudur; çağdaş devlet bi­ çim ini aşm ak için gereken şey 1789 Devrim i’nde cisim leşen soyut ideallere gerçeklik kazandırmaktır. Eleşiiri’nin M arx’in sonradan terk etmediği fikirler içerdiği kesindir. G erçekte bu çalışma devlet teorisi ve devletin ortadan kaldırılm ası ihtim a­ li konusunda anahtar bir çalışm adır ve bu yüzden burada yer alan görüşler M arx’in olgun dönem yazılarının tüm ünün te­ m elini oluşturur. A ncak M arx, bu evrede, tıpkı diğer G enç H egelciler gibi, hâlâ Feuerbach’ın “bilinç reform u” zorunlulu­ ğu çerçevesinde düşünm ektedir. M arx, 1 8 4 3 Eylülü’nde Fran­ sa’ya gitm ek için Almanya’dan ayrılm adan hem en önce Ru- ge’a, ister dinsel isterse siyasal bütün “dogm aların” sorgulan­ ması gerektiğini yazar:

Sloganım ız bu yüzden şöyle olm alıdır: B ilin ç reform u, ancak dogm alarla değil, aksine gerek dindeki gerek siyasetteki m uğ­ lak m istik b ilin cin analiziyle. Böylece dünyanın uzun zam an­ d ır, gerçeklikte var olm ası için sadece farkında olunm ası

ge-2 6 A .g.e., s. ge-20ge-2; W erk e , c. 1, s. 3ge-26.

2 7 Bu kon u hakkınd aki farklı görüşler için bkz. U c ıh e im , s. 3 8 -4 0 ; Shlom o Avineri: T he S o c ia l and P olitical Thought o f K arl M arx (Cam bridge, 1 9 6 8 ), s. 33-40.

(37)

reken b ir şeyin hayalini kurduğu açık hale g elecek tir... G ü ­ nahlarının bağışlanm ası için , insanlık sadece, o n la n n ne için o ld u kların ı ilan e tm ek zoru nd ad ır.28

M arx’in Paris’te Fransız sosyalizm iyle doğrudan ilişk ileri­ nin etkileri 1 8 4 3 ’te yazılan H e g e l ’in H u k u k F e l s e f e s i n e G i r i ş ’te açık tır.29 Bu yazıdaki görüşlerin çoğu M arx’in E l e ş t h i ' d e geliş­ tirdiği tem aların açım lam alarıdır. A ncak M arx, Bauer’in k en ­ d isin in ö n cek i eleştirel Hegel analizini b içim len d iren “g ize­ m inden arınd ırm a” vurgusundan vazgeçer. M arx “din eleşti­ risi bütün eleştirilerin tem el ö n cü lü d ü r” ilkesini benim ser; bu görev büyük ölçüde b aşarılm ıştır ve böylece en yakın ve zo ­ runlu görev doğrudan siyasal alana geçm ektir.

İnsanların aldatıcı mutluluğu olarak dinin ortadan kaldırıl­ ması onların g erçek mutluluğunun gereğidir. O nlann kendi gerçek koşullan hakkındaki yanılsamalardan kurtulma talep­ leri, y an ılsam alan gerektiren durumun terk edilmesi talebidir Din eleştirisi, bu yüzden, dinin kutsal halesi olduğu şu acınası

dünyanın eleştirisinin başlama noktasıdır.30

A ncak M arx’a g ö re “e le ştiri” tek başına yeterli değildir. O n a g ö re, bu g erçek d ü n y an ın h içb ir y erin de, g elişm esi bu kadar g e c ik tir ilm iş A lm a n y a ’d ak i k a d a r net d eğ ild ir. A lm an siy a ­ sal y ap ısın ın so y u t, felsefi “o lu m su z la n m a sı” bu ü lk e n in d ö ­ n ü ştü rü lm esi için k arşılan m ası g ere k e n g e rç e k talep lerle iliş­ k isizd ir; “M ev cu t siyasal d u ru m u m u zu n o lu m su zlan m ası b ile

28 Writings o f the Young Marx on Philosophy and Society, s. 214-215.

29 Rugc'un DaUsch-frmzösische Jahrbücher adlı çalışması ilk kez Şubat 1844 te ya­ yımlandı. Writings o f the Voting Marx on Philosophy and Society, s. 249-264. Ben­ zer fikirler Marx’in aynı konuya başka bir katkısında da (On the Jew ish Question)

{Yahudi Soritnu Üstüne, (ev. Sol Yayınlan Yayın Kurulu, Sol Yayınlan, 1997] ge­ liştirilir. Writings o f the Young Marx on Philosophy and Society, s. 216-248. Son mektubun alternatif bir çevirisi Karl Marx, Early Writings’de yer alır: s. 3-31. 30 Karl Marx, Early Writings, s. 4 4 ; W erke, c. 1. s. 379. Marx’in din. devlet, ya­

bancılaşma veya kapitalizmin bir btüün olarak “ilgası" (Aııfhebung) üzeri­ ne yazılanndaki tüm ifadeleri auflıcben fiilinin üç anlamı (kaldırmak, koru­ mak, yükselmek) ışığında anlaşılmak zorundadır. Nitekim dinin “kaldınlma-

sı" onun basitçe k ö k ü n ü n kazınmasını değil, diyalektik olarak aşılmasını ge­ rektirir.

(38)

zaten modern ulusların tarihsel sandık odasındaki tozlu bir g erçek tir.”31 Almanya’nın Avrupalı ulusların toplum sal geli­ şim ine katkıları fikirler alanıyla sınırlıdır. Alm anlar günüm ü­ zün “tarihsel” değil “felsefi çağdaşlarıdır”. Dolayısıyla, bu m e­ seleleri felsefi eleştiriyle çözm eye çalışm ak boşu n ad ır, zira böyle bir girişim düşünceler ve gerçeklik arasındaki m evcut kopukluğu sürdürm ekten başka bir işe yaramaz. Zihinsel dü­ zeyde açıklanm aları çelişkileri ortadan kaldırmaz: “Kabul edil­ mesi gerekir ki, bu görevleri gerçekleştirm enin sadece tek bir aracı vardır: Pratik (P raxis)."32

Almanya reform u yaşayacaksa bu yavaş ilerleyen adım lar­ la sağlanamaz, aksine köklü bir devrime gerek vardır: Bu sa­ yede Almanya, “sadece modern ulusların resm î d ü zeyin e değil, aynı zamanda bu ulusların yakın geleceğini oluşturacak insa­

ni d ü zey e u laşabilir”.33 Almanya’nın toplum sal kom pozisyo­ nundaki geri kalm ışlık ona diğer Avrupa devletlerinin ötesine sıçrayabileceği koşullan sağlayabilir. Siyasetin “teorik ” eleşti­ risi, toplum daki konum ları kendilerini devrim ci kılan belirli toplumsal grupların tecrübeleriyle birleştirilm edigi sürece ba­ şarılam az. M arx ilk kez proletaryaya burada değinir. Marx'a göre, Almanya’nın ekonom ik düzeyindeki m evcut gerilik sa­ nayi proletaryasının henüz başlangıç d önem inde olduğunu gösterir. Ancak sanayi proletaryasının daha fazla genişlem e­ si, Almanya’daki, özellikle geciktirilm iş mevcut siyasal ve top­ lumsal yapıyla bir araya gelerek, Almanya’yı diğer Avrupa ül­ kelerinin ötesine taşıyacak koşullar için gerekli bileşim i sağla­ yacaktır.34

Hegel’in rasyonel devlette cisim leşen idealler içinde aradı­ ğı “evrensel k arakteri” M arx proletaryada bulur. Proletarya “kökten zincirler içinde bir sınıftır”; bu sosyal sınıf, “evrensel karaktere sahiptir çünkü evrensel acıları ve yakınm aları şahsa özel değildir, çünkü onlara yapılan eziyet şahsa yönelik

yan-31 K ar I M arx, Early W ritings, s. 45. 32 A.g.e., s. 52 , W a k e , c. 1, s. 385. 33 K arl M arx, E arly W ritings, s. 52. 34 A.g.e., s. 57-59.

(39)

lış değil, tam anlam ıyla yanlıştır.” Proletarya toplum un tüm olum suzluklarını içine hapseder. Maddi kaynakların eksikli­ ğinin sonucu olan doğal yoksulluk koşulları içinde değil, ak­ sine çağdaş sınaî üretim örgütlenm esinin “yapay” sonucu olan yoksulluk koşulları içinde yaşam aktadır. Proletarya toplum ­ da yoğunlaşm ış irrasyonalitenin alıcısı olmadığı için, onun öz­ gürleşm esinin aynı zamanda b ir bütün olarak toplum un öz­ gürleşmesi olduğu sonucu çıkar:

İnsanlığın tüm k a y b ı... sadece insanlığın tüm den k u rta rılm a sıy ­

la gid erilebilir... Proletarya şim d iy e k a d a r m evcut ş e y le r d ü z e­

ninin f ii l î (fa k tis ch ) yıkılışı olduğu için, bu düzenin ölümünü ilan ettiğinde sadece k en d i varolu şun un sırrını da ilan etm iş olur... Felsefe maddi silahlarını proletaryada, proletarya e n te­ lektüel silahlarını felsefede bu lu r.35

M arx 1844 başlarında ekonom i politik üzerine yoğun bir araştırmaya başladı: Bölük pörçük yazılarda yer alan bu giriş niteliğindeki ürünler ancak 1932’de E kon om ik ve F elsefi E ly az-

m a la n adıyla yayım lanabilm iştir. Bu ürünler, enerjisinin eko­ nomiye yönelm esinde kesinlikle önem li olan Enğels gibi dik­ kate değer b ir istisna dışında, M arx’in diğer G enç H egelci- ler’den daha fazla uzaklaşmasına yol açar. E ly a z m a la n M arx’in çalışm alarının tümü için birkaç nedenle büyük önem e sahip­ tir. O nlar esasen M arx’in Kapital'i yayımlamadan önce karala­ dığı bazı müsveddelerdir. M arx’in E ly a z m a la n için hazırladığı bu giriş çalışm ası aslında planladığı ancak asla tamamlayama- dıgı tutkulu bir projenin kaba çerçevesini oluşturur. M arx’in entelektüel kariyerinin nispeten erken bir evresinde ana hat­ larını oluşm rduğu bu planlar, gerçekte uzunca ve ay rıntılı bir çalışma olan Kapital'in M arx’in çok daha kapsamlı bir ka­ pitalizm eleştirisi olarak tasarladığı şeyin sadece bir parçası­ nı oluşturduğunu gösterir. M arx, aslında, “hukuk, ahlâk, si­ yaset eleştirileri” içeren birçok bağımsız elkitabı yayımlamak niyetindeydi. Bu farklı elkitapları sonuç niteliğinde bir sentez

(40)

çalışm asıyla birbirin e bağlanacaktı.35 M arx, E ly a z m a la r ı’n d a bu kurumsal alanları çalışm asına doğrudan ekonom ik ilişki­ lerden etkilendikleri sûrece dahil eder. Ç alışm a, bu yüzden, M arx’in söz konusu alanla ilgili olduğunu iddia eden disiplini -e k o n o m i p o litiğ i- ilk eleştiri girişimidir.

E ly a z m a la n ayrıca, M arx’in sonraki yazılarında (farklı ne­ denlerle) daha az doğrudan ilgilendiği problem lerle yakından ilişkili olm ası anlam ında, büyük bir önem e sahiptir. Bu prob­ lem lerden bazıları M arx’m sonraki çalışm alarında yer almaz. Zira M arx, teorik bir modern kapitalizm eleştirisi yapma yö­ nündeki oldukça belirgin am acı hesaba katılırsa, bu so ru n ­ ların zalen yeterince ele alındığını düşünüyordu. Din anali­ zi bunlardan biridir. E ly a z m a la n M arx’in dine hâlâ büyük bir yer ayırdığı son çalışmadır. Ancak Elymtmalan’nda öne çıkan bazı konular M arx’in sonraki yazılarında ortadan kaybolur. Bunlardan en önem lisi Elyazm alan’nda m erkezî b ir yer işgal eden yabancılaşm a analizidir. Yabancılaşm a sorunu 1 8 4 4 ’ten sonraki yazılarda nadiren yer alm asına rağm en, bu problem in M arx’m olgun dönem yazılarının kaynağını oluşturduğu ke­ sindir. M arx, E ly a z m a la n ’n d a kullandığı yabancılaşm a kavra­ mıyla ilgili belirli hususları sonraki yazılarında açıklığa kavuş­ turur. Böylece M arx’in kendini uzak tutm ak istediği soyul, fel­ sefi karaktere sahip bu terim fazlalık haline gelir. Ancak El- y azm akın’nda yer alan yabancılaşm a tartışm ası M arx’in son­

raki düşüncesindeki ana temalar hakkında paha biçilm ez bir kavrayış kaynağıdır.

Yabancılaşma ve ekonomi politik teori

M arx’in E ko n o m ik ve F elsefi E ly a z m a la n ’nda geliştirdiği eko­ nom i politik eleştirisini biçim lendiren temel kabuller şöyle sı­ ralanabilir: E konom i politikçilerin yazılarına iki temel eleşti­ ri yöneltebilir, tiki, onların kapitalizme özgü üretim koşulla­ rının tüm toplum biçim lerine genelleştirilebileceği kabulüyle

References

Related documents

This implies that the optimal policy rate, set by fol- lowing the rule (7), it will be less volatile, because with small changes in the short-term policy rate will be possible to

Allah Ta’ala concludes this story by stating that only people with two qualities will benefit from the lessons of Saba: “Indeed in that are signs for everyone patient and

After an insured receives emergency medical assistance and is hospitalized for preliminary treatment, International SOS will arrange a regular flight or other appropriate

Be- cause a platform typically integrates two or more security domains having different internal security schemes, it has to offer common security bridging services for

An aldehyde is an organic molecule that has an oxygen atom doubly bonded to the terminal carbon of the backbone carbon chain. An alcohol is named with the

Effective demand building requires effort throughout the supply chain – from the farm, mill, brand, retailer to consumer. PRESENTATION TITLE | PAGE PRESENTATION TITLE |

The primary question for this research was: Will ESL learners benefit from developing their own personalized vocabulary learning plan (PVP) that is based on their starting vocabulary

The proposed spatial ERP data model is based on the developed spatial risk model derived from the defined spatial and non-spatial probable parameters as well as the